18.04.2008

Yine, yeni ve yeniden Bülent Arınç …

İddianame ve bilinçaltı…
Sayın Arınç malum konuşmayı seven birisi… Mikrofon ve kamera görmesin kendisine uzatılan mikrofona bir şeyler söylemekten kendini alıkoyamaz…
TBMM Başkanlığı esnasında makamın da kendisine verdiği yetkiye dayanarak oluşan her fırsatı değerlendirdi… Allah için güzel hitabeti var… Gününde olduğu zaman eskilerin deyimiyle döktürür…
Döktürür döktürmesine ama her ne kadar irticalen konuşma ustası olsa da sürçü lisan ettiği zaman ortaya saçılan kelimelerin oluşturduğu hal üzerinden bolduzer geçmiş harabeyi andırır…
Şeyini şey ettiğimin vecizesi bunun güzide bir örneğidir…
Kendileri oldukça duygusal bir yapıya da sahiptirler sahne dramatik ise gözyaşlarına hakim olmayı da beceremezler…
Islanası mendiller hazır kıtadır…
Gel de Erbakan Hoca ’nın kulaklarını çınlatma…
Tarafsız bir makam olan TBMM Başkanlığı görevini ifa etmesine rağmen, Ak Parti kimliği üzerinde olduğu için kapatma davası iddianamesine söz ve eylemlerinden dolayı girmeyi başarmıştır…
Kendisine göre bu gururla taşınacak bir şeref madalyasıdır… Ne diyelim doya doya taşısın…
Kimsenin bir şey dediği yok…
Lakin kapatma davasının açılmasından sonra partili kimliği ile konuşmaları ayrı bir vecizeler zinciri oluşturmuştur…
Yine her ne kadar tipik bir yanlış anlaşıldım mantığı sergilediği ölümü hatırlatma meselesi gibi incilerin sahibi olsa da, Berber Mümtaz ’a savcı işi saç kestirmesi de klasikler arasına girecek türdendi…
Sayın Arınç ’ı ilginç kılan özellikler sadece bununla da kalmıyor…
Kendileri her fırsatta konuşmaya devam ediyor… Geçmişte bir ifadesi vardı… Sayın Genel Başkanımız ne derse o türünden yani partisinin ve Genel Başkanının emrinde idi…
Acaba sözün ve konuşmanın dayanılmaz cazibesi mi kendisini konuşturuyor yoksa kendinden menkul fiili bir durum mu var kendisini konuşmaya sevkeden?… Yine yoksa yetkili değilsin ama konuşabilirsin diye kendisi bir görev mi almıştır bilinmez…
Ama bilinen bir gerçek var… O da ek iddianameye bol bol kaynak olacağı açık…
Yani malzeme gani
Kimsenin de konuşma diyeceği yok… Ne de olsa TBMM Başkanlığı yapmış bir şahsiyet… Böyle şeyler kendisine söylenir mi hiç…
Ama iddianameye giren en ilginç eylemi birinci sırayı işgal eden
Girişim ” dergisinde hem kendi ismi ve hem de “Mir Mahmut Rıza” adıyla Cumhuriyet karşıtı yazıları yayımlanan, yazdığı “Rahmetli-Bir Garip Oğlanın Hikayesi” isimli kitabında, Atatürk ’ten rahmetli diye söz eden, laiklik ve Devlet hakkında küçültücü yorumlar yapan, hazırladığı “İlk meclis” adlı belgeseli resmi ideolojiye aykırı bulunduğu gerekçesiyle yasaklanan Kemal ÖZTÜRK ’ün, TBMM Başkanı Bülent ARINÇ tarafından 2003 yılında “İletişim Danışmanlığı ” görevine getirildiği, (Ek.56)
İfadesi ile dikkat çekilen kısmıdır…
Adı geçen danışman Meclis Başkanlığının ilk yılı içerisinde göreve başlamış rivayete göre ve başsavcının keskin bakışlarından kaçamayarak Sayın Arınç ’la ilgili bahanenin ilk sırasında yerini almıştır…
Görev yaptığı zaman dilimi içerisinde Başkandan sonra geldiği gelen rivayetler arasındadır…
İletişim ofisi ve iletişim danışmanlığı kavramlarının mucidi olduğu da gelen rivayetler arasındadır…
Eskiden ne güzel kavramlar vardı… Başkan Müşaviri diye makama anlam katan istişare ve müşavereyi ifade eden… İletişim danışmanlığı kavramı ile tarihin tozlu sayfalarına geçici olarak da olsa katmayı başarmış… Kadro Başkan Müşaviri olarak geçse de yakıştırılan yeni yetme bir terimdir… İletişim Danışmanlığı (!) affedersiniz neyi iletiyordunuz???
Sayın Arınç ’ın görev süresinin sona ermesiyle iletişim işleri sona erince bir süre işsiz kaldığı gelen rivayetler arasındadır…
İletişimi sağlarken oluşan yoğunluk iletişim işlerinin bitmesiyle yerini boşluğa bırakmış gibiymiş ama Kapatma Davasının gündeme düşmesi ile birlikte Sayın Arınç ’la ilgili eylem fiilinin ilk sırasına yerleşince şu son birkaç gün içinde meydana gelen gelişmelerle Sayın sabık İletişim Danışmanı sessiz sedasız geçici bir görevlendirme ile TBMM dışına gidivermiş… Gittiği yerde de yine iletişim işlerini mi üstlenecek bilinmez ama rivayete göre gittiği yerde adı baş müşavir olarak geçermiş!!!
Meraka mucip bir hal???
İddianamede ismi yer aldıktan sonra böyle bir görevlendirme neden yapılır ki???
Böyle bir görevlendirme kim tarafından yapılır?
Eski Başkanın dahli var mıdır??? Varsa neden ihtiyaç duyulur???
Meclis dışına görevlendirilince iddianameye konu olan gerekçe ortadan kalkacak mıdır?
Yeni Meclis Başkanı böyle bir şeye ihtiyaç duyduysa bu da anlaşılmazı anlaşılır hale getirmemektedir…
Zira ola ki parti kapatılırsa suçlu gibi gösterilenden uzak mı kalmış olunacaktır???
Bu bilinçaltı çok ilginç; dış görüntü hiç göstermese de icraatlar, hal ve hareketler bastırılmış duyguları ele vermektedir…
Sen dur dur sonra iddianameye konu olan bir ismi maiyetinden uzaklaştır….
Sanki böyle yapınca kendine sıkıntı gibi gördüğün şeyden kurtulmuş olacaksın…
Böyle bir eyleme kim kalkışır ki???
Bilen var mı acaba???
cafesiyaset.com (özel)
2008-03-23 Cafe Siyaset

Hiç yorum yok: