Konu uzun 32 kısım tekmili birden Anavatan Partisi süreci, yeni imaj, parti amblemi değişimi, Cumhurbaşkanlığı seçimine kısa değiniler, DYP ile birleşme çalışmaları, DP Çatısı altında birliktelik ve fiyasko sonraki yazıların konusu. demiştik ya bir önceki yazıda.
Evet Halk hamasete ve güzel konuşmaya değer vermiyor. Aldatılmışlık duygusunu ise rencide edici buluyor. Rencide edici tavırlar iz bırakır ve kolay kolay unutulmaz. Burada “Hafızayı beşer nisyan ile maluldür” deyiminin hükmü geçerli değildir.
Lakin gelin görün ki ANAP ’ın Mumcu ile başlayan yeni serüveni aldatma ve göz boyama duygularını bir adım öteye taşımaktan öteye gidemedi. Neden derseniz. Yeni grubun kurulması ve Ak Parti karşıtlığının halen prim yaptığı bir medya desteği ile şaşaalı ve tantanalı tavırlar sergilendi. Alayı vala ile Türk siyasi hayatında ANAP yeniden boy göstermeye başladı. Erkan Mumcu ile sanki küllerinden yeniden doğması bekleniyordu. İmaj yapıcılar çoktu. Derininden sığına herkes yeni yapı ile yeni planlar kuruyorlardı. Plan kurucular dizayn edici makamında beste yaptıkları için kulak verilmesi gereken akil adamlar nev’ine girmezdi.
YENİ İMAJ TUTTU MU ACABA?
Yeni imajın ilk adımı parti ambleminde yapılan değişiklikti. Bununla yeni bir parti imajı verilmesi amaçlanmıştı. Güya uzun soluklu olması bekleniyordu. Aslında amblem değişikliği zımnen bir kabahatin itirafıdır. Anavatan Partisinin 28 Şubat sürecine dahil olarak halkın üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuz imaj bununla dolaylı kabul idi. Mesut Yılmaz ’ın kulakları çınlasın. Eski partisinin yeni genel başkanından çektiğini başkasından çekmiş midir acaba?
Zamanla olumsuzlukların unutturulması planın bir parçası idi.
Yeni yine yeniden!!!??? Acaba?
Parti Meclis Grubunun Ak Partiden kopanlarla oluşturduğu görüntüsü de fena değildi hani.
Yaptıkları muhalefet CHP ’den daha fazla ses getirmiyor değildi. Ne de olsa içerden gelme bir yapı idi. Yapılan eleştirilerde ve muhalif olunan söylemlerde karnın yumuşak yerleri kendilerine göre malumdu.
Bazen CHP ’nin gölgede kaldığı bile oluyordu. ANAP sözcülerinin Genel Kurul tutanaklarındaki konuşmaları inceleyin sanırsınız ki geleceğin iktidarını kuracaklar.Lakin söylenenler o an için etkili olan ve suya yazılan yazı misali bitince unutulan söylemlerden öteye gidemedi.
Malatya Mebusu Süleyman Sarıbaş ’ı dinleyen o an için öyle bir duyguya kapılabilirdi. Ama gemiyi terk edenlere bu halkın tavrı nedense hep aynı olmuştur. Ve yeni ANAP ’lıların da fark edemediği bu olsa gerekti. Bu yüzdendir ki söyledikleri doğrular da rüzgara kapılan söz misali havada kalıyordu.
AMAÇ GEÇMİŞİN İMAJINI SİLMEKTİ
Yeni ANAP ’ın stratejilerinden birisi de bütün muhaliflerin umut ettiği gibi Ak Parti ’nin bir şekilde başarısızlığı üzerine kuruluydu. Ama unuttukları şey onların yanlış hareketlerinden daha fazla kendi yanlışlarının olmasıydı.
Ak Partinin başarısızlığı dediysek onlardan sadır olanların yanı sıra zinde tabir edilecek güçlerin de tekere çomak sokmasıyla oluşacak olan olası tökezletmelerdi.
Ama ilginç bir şekilde ne zaman biri eline çomak alsa bumerang gibi gelip kendilerini vurdu. Etkili muhalefet edelim derken o günün rüzgarı ile yapılan dayatmaların aldığı kısa vadeli sonuçların faturası hep kendilerine çıkmıştır. Eski CHP Grup Başkanvekili şimdi ki Genel Başkan adayı sivri dilli Prof. Haluk KOÇ ’un şimdilerde günah çıkarır gibi 367 meselesi ile ilgili itirafta bulunması başka ne ile yorumlanabilir ki???
İKİRCİKLİ TAVIRLARLA BUGÜNE GELİNDİ
Yeni ANAP ’ın oluşturduğu imajda Sayın Mumcu ve ekibinin yalnız olduğu söylenemez. Beyaz Enerji operasyonundan sonra emekli olan bir zabite o günlerin verdiği rehavetle ANAP ’lı mebusların yeni imajla ilgili görüşlerini aktarırken ki rahat tavırları bunu sergiliyordu. Geçmişin kötü imajını silmek ve unutturmak için kendilerine telkin edilen en önemli adımlardan birisi sanki bu idi.
Bilindiği gibi bazen zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz. Şaka maka aslında Ak Partiden duyulan rahatsızlıklar halk indinde dillendirilmiyor da değildi. Hoşnutsuzluk her zaman alternatif aratır insanlara. Ama gelin görün ki Halk önüne gelen her dolmuşa da binmez.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananlar ve ikircikli tavırlar, hariçten okunan gazellere de fazla kulak verilince umut oldukları hayali hayal olarak tescillendi.
İnadına fitilini ateşlemekten başka bir işe yaramadı .
Bundan başka DP çatısı altında birleşme aynı süreç içinde elde patlayan bir dinamite benzedi. ANAP ile DYP ’nin oylarının toplamının hatırı sayılır yekunu iştah kabartsa da elmalarla armutların toplamı gibi bir şeydi bu.
Anlaşılmayan şey şuydu: usta siyasetçi olan Sayın Ağar ile Sayın Mumcu ’nun DYP ile ANAP tabanının birbirlerine olan tahammülsüzlüğünü nasıl olup da fark edemiyorlardı.
KURDUN KURDA BAKIŞI NASIL OLUR?
Aslında daha sonra birbirlerine karşı olan tavırları tabanın tavana yansıması olarak tecelli ettiğinde fark etmeseler de yukarının da aşağısı gibi olduğunun resmi olarak orta yere geldi.
Birisi genç yaşında daha önceden de zikrettiğimiz gibi kurt siyasetçilerin arasında yetişmiş cevval bir genç genel başkan diğeri bürokrasinin ve siyasetin en sert sularıyla hamuru yoğrulmuş Eski bir polis şefi. O da genel başkan ki kendisini bürokrasiden siyasi arenaya taşıyanlardan daha uzun ömürlü bir siyasi geçmişi var.
Zahire yansıyan en önemli özellikleri aşırı şüpheci tavırlarla birleşme sürecinde temkinin ötesinde sergilenen bir tarz.
Kurdun kurda bakışını bir tahayyül edin.
O süreci yeniden anlatacak değiliz elbette zira sonuç ortada. ANAP seçime dahi giremedi.
Diğer taraf listelere namzet bulmakta dahi büyük zorluklar yaşadı. Asıl hayal kırıklığını ise kale gördükleri yerlerde aldıkları oylarla yaşadılar.
Bütün yaşananlardan sonra halen bir beklenti içine girip de hayal kırıklığı yaşanması da ayrıca anlaşılmaz bir tutum ama her neyse hayal kırıklığı kavramının da yaşaması gerekiyor.
Evet hayal edilen hayal olarak kaldı. Kurulması düşünülen binanın atılan temelinin sağlıklı bir zeminde olmadığı geç anlaşıldı.
Var olan da gitti. Hayat mücadelesi veren ortada bir DP kaldı. Onun da üzerinde halen her türlü oyunu sergilemekten geri kalmıyorlar.
Tiyatro seyretmek için ille de kapalı bir mekanda sahneye bakmak gerekmiyor.
Tayyip Bey ’in siyasi ömrü ile ilgili beklentilerden de bahsetmiştik. Şöyle bakıyoruz ilk başta ciddi ciddi bu havayı teneffüs edenler vardı. Hevesleri kursaklarında kalanlar demeye devam etsek mi acaba?
Bu yerel siyasetçiler de çok ilginç. Sanıyorlar ki İmparator ’un bugünlere gelmesinin altında sadece belediye başkanlığı dönemindeki başarıları var.
Bundan da sonra bahsedelim isterseniz.
cafesiyaset.com
2008-01-10 Cafe Siyaset
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder