19.04.2008

Farklı bir Bülent Arınç Portresi...

Bülent Arınç'a Erbakan kotası

06 / 09 / 2007 10:05

Bilinenler ve bilinmeyenler; bir insan farklı tipolojilerle tanınabilir mi? El cevap sevgili kariler (Okuyucu demek istedim ben biraz zaman tünelinde gezmeyi severim o nedenle kalemime takılan günümüzde pek sık kullanılmayan kelimelerle aram hoştur. Bu sebeple çeşitlemelere rastlayabilirsiniz.) Evet tanınabilir. Biz biraz bunu yapmaya çalışacağız. Sayın Arınç’ın siyaset sahnesine düştüğü zaman oldukça eskidir. Bunun en taze misali de Kendisi ile yapılan en son röportajda (Bir adet Ruşen Çakır klasiği) ve dumanı buram buram kokan canlı şahit olarak orta yerde durmaktadır..
Zatı alileri sık sık ifade edildiği gibi uzun zamandır siyasetin içindedir. Yıllarca Manisa’da içinden geldiği geleneğin temsilcisi olarak İl Başkanlığı yapmıştır. Bilinenler zaten amme nazarında gündeme takılıyor. Bilinmeyen nedir diye sorduğunuzu duyar gibi oldum.
Kendileri yıllarca İl Başkanlığı yaptığı yerde her nedense yeterince (yeterincenin altı çizilidir yanlış anlaşılmasın) tanınamamıştır. Ta ki vekil seçilinceye kadar…Tabi bu arada mensubu olduğu gelenek içinde tanınmaktadır Milli Gazete’nin ve partisinin düzenlediği Türkiye çapındaki faaliyetlerin canı sağolsun. Şimdi zaman tünelinde bir seyahate çıkalım.
BU ANEKDOTLARA ARINÇ NE DİYOR
Anekdot bir… yetmişli yıllar Dönemin MSP Bolu Milletvekili, partinin Genel Başkanı tarafından, Partisinin İzmir İl Kongresine gönderilir. Kendisine verilen görev “Kongreye gideceksin Divan Başkanı olacaksın. Manisa İl Başkanımızı konuşmak istediğinde kürsüye çıkarmayacaksın” Neden acaba? Günümüze bakıldığında bir öngörü müdür? Öngörü ise mevcut halde o halde neden diye başlayan sorular çoğaltılabilir.
Anekdot iki… seksenli yıllar dönemin İstanbul İl Teşkilatı Başkanı ve Başkan Yardımcısı Manisa giderler, bir kahveye otururlar. Söz sözü açar Teşkilatın İl Başkanı vatandaşa sorulur. Cevap şaşırtıcıdır. Vatandaşlar kim olduğunu bilmemektedir. Tabii herkes Milli Gazete okumuyor… Başkan Yardımcısı Başkana döner ve sorar böyle bir şey olabilir mi diye. Cevap yine manidardır ve bizde mahfuzdur. Yaramızı deşme mahiyetinde… Bilmediğimiz ne ola ki?? İçinde bulunduğu halkla bütünleşememek olabilir mi? Günümüzde geldiğimiz noktada direksiyon farklı ellerde olduğu için izleyici olup de facto tavırların nasıl biteceğini beklemek midir?
DÖNEMİN İSTANBUL İL BAŞKANI KİMDİ, HATIRLA!
Haaa bu arada dönemin İst. il başkanı kim dersiniz???
Bu arada geçmiş dönem için bir anket yapsınlar hem vekiller arasında hem de Meclis personeli arasında reytingi nasıldır acaba? Bunlar ne anlama gelebilir? Bunu ilişkiler ağında aramak ve güzel konuşma ile konuşmanın seyrinin nerede ve nasıl olmasının dozajını tutturabilmenin satır aralarında aramak gerekir. Yani insanlarla ilişki kurabilmek bir sanattır. Hele hele bir siyasetçi için olmazsa olmazdır. Kendi seçmenini azarlayabilirsin. Bu da bir ilişki kurma sanatıdır ama kötü bir sicil oluşturur. Ayrıca örnekler çoğaltılabilir. Şeyini şey ettiğimin şeyi gibi mesela… Takdim ve tehir yaptık ikinci birincisinden önce vaki olmuştu…
Güzel konuşma meselesine gelince; bu da bir sanattır amma ve de lakin neyi nerede neden ve nasıl söyleyeceğin önemlidir. Bir camianın temsil makamında iseniz ne söyleyeceğiniz önemlidir. Sizin söyledikleriniz ağzınızı açıp da konuşmaya başladığınız da özellikle lider kadrosu tarafından tedirginle karşılanmamalıdır. Çünkü Siz başkaları gibi değilsiniz. Her hareketiniz, her sözünüz tüm partiyi ilgilendirir. Siz bir karar vereceğiniz zaman partinin yetkili insanlarıyla görüşerek bu düşüncenizi açmanız lazım. Bu danışma mekanizmasına ihtiyaç duymadan kendi kararınızı açıklarsanız bu partiye zarar verebilir. (Bu cümle öznesi değiştirilerek yapılmış bir alıntıdır) Ama her nedense Sayın Arınç konuştuğu ve beyanat verdiği zamanlarda ortada esen hava genellikle bir tedirginlik içermektedir. Eğer bir sıkıntı yoksa herkesin duyamayacağı derin bir oh çekişi tabi ki herkes hissedemez. Bu durumda acaba her konuştuğu anda ilgili mekanizmalara danışarak mı konuşuyor? Ne dersiniz?
İSTEMEM YAN CEBİME KOY MANTIĞI MI?
Nedense Sayın Sabık Meclis Başkanının özellikle son dönem beyanatlarında istemem ama yan cebime koyabilirsin mantığı ile hareket ettiği izlenimini edindim. Kaf Dağı Türkiye’de de biz mi farkına varamıyoruz acaba? Biz hep Masal Aleminden bir dağdır diye biliriz de!Bir soru Doğrucu Davut olmak her yerde her şeyi konuşmak mıdır? Orta yerde Molla Kasımlar varken üstelik? Sözler bumerang gibidir çıktığı yerden düzgün çıkarsa dönüşü de öyle olur.
El hasıl tahammül de bir sanattır ve çok zor bir sanattır. Mecburiyetten dolayı tahammül etmek farklı yorumlandığı takdirde ortaya sürekli olarak aranan adam portresi çıkarabilir. Bu da bir yanılsamadır ve zoraki seyircili tek kişilik bir oyun olarak karşımıza çıkar ki seyirci ve sahne kurucuları yeter artık diyemedikleri için fırsat kollamaya başlarlar. Sahneden farklı inmek de hiç iyi değildir. Oyuncuda şok etkisi yaratabilir. En iyisi oyuncunun etrafına herkes gibi bakabilme yeteneğine sahip olabilmesidir. O zaman sukut hasıl olur hayal perdesi ortadan kalkar. Mecburiyetten dolayı oluşan tahammül iyi idrak edilebilmelidir.
Dolduruşa gelmemek lazım değil mi?Bir anket teklifi daha; vekil olmadan evvelki hal, vekil olduktan sonraki hal.Grup Başkanı olmadan önceki hal olduktan sonraki hal. Meclis Başkanı olmadan önceki hal olduktan sonraki hal… Ve final Başkanlıktan sonraki hal. Nereye kadar????
Unutmamak lazım! Meyve veren ağaç taşlanır ama yumuşak karın da yumruklanır.İkisini birbirine karıştırmayalım lütfen.Yumuşak karın kendisini meyve veren ağaç gibi görürse kötü olan budur. Güzel konuşanlar güzel konuşmalara da kanabilirler. Fildişi kuleleri terk edelim lütfen.
cafesiyaset.com (özel)

Hiç yorum yok: