TBMM Genel Kurulu`nun arka sıralarında oturan ve pek etliye butluya karışmayan milletvekilleri için uygun görülen isim `Yaylacı`lar, ya da `varoş`çular. Bunların arasında bir isim var ki.. Geçmişten bugüne tam bir `ibret vesikası...
Meclis `in 20 adet varoş milletvekili varmış.
Aslında bu adı kendileri takmış.
Sebebi ise; Meclis Genel Kurulu ’nda arka sıralarda oturmaları ve seslerini duyuramamalarıymış.
Nasıl ki, kent ve kasabada dış mahallede yaşayanlara “varoş” deniyorsa, onlar da kendilerini “Meclis ’in varoşları” olarak niteliyormuş.
Meclis ’in varoşları arasında kimler yokmuş ki...
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras , BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu , Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz ’ın yanı sıra, 13 DSP ’li ile 4 bağımsız milletvekili.
Laf aramızda; seslerini duyuramamaktan şikâyet eden vekiller, arka sıraların tadının bir başka olduğunu söylemeden de edemiyormuş. Çünkü; her yeri görebiliyor, kendi aralarında sohbet edip, bilgisayar bile kullanıyorlarmış.
Yazılı basından bir arkadaşın bir haberi kulis niteliğinde Meclisin varoş vekilleri nam.... Bizde farklı çağrışımlar oluşturdu.
“Varoşların bir adı da “yayla”. Meclis ’in yaylasının misafirleri de var. cümlelerini de okuyunca hafıza kayıtlarım aldı götürdü beni 90’lı yıllara...
91 seçimi oluşan meşhur ittifak halâ hafızalarda canlılığını muhafaza eder. RP , MHP ve IDP seçime ortak girdiler ve hatırı sayılır bir oy oranını tutturarak TBMM ’de temsil hakkı kazandılar.
Bugün TBMM ’nin mevcut yapısının altındaki imza o ortak harekete aittir. Bugün oluşan mevcut siyasi yapı o birlikteliğin ürünüdür.
O günlerden bugünlere vekil olarak kaç kişi kaldı isimlerini say deseniz 20’yi bulmaz. Sayın GÜL Cumhurbaşkanı oldu. Zihinler biraz daha yoklanırsa sayı isim olarak artar. Arada gel gitlere maruz kalanları saymaz isek.
O zamanlardan Anadolu ’nun bağrından kopup vekil olarak temsil makamında yerini alan ve hızla yükselen bir isim vardı. Rivayet o ki aday tespit çalışmaları esnasında kendisine teklif edilen sırayı neredeyse kabul etmeyecek kadar gönül bile koymuş da zor razı etmişler. Düşünsenize kabul etmeseydi. Hayat nasıl bir süreç takip ederdi. Her neyse biz dönelim konumuza; ittifak dağılıp da RP Grubu 40 kişi kalınca herkes kendi çapında hafiften boy göstermeye başladı.
Benim zihnimde basamakları hızla geçen birisi ile ilgili şöyle bir kare var sıçrama tahtası olarak sayılabilecek. O zamanlar IDP ’nin temsilcisi olarak Meclis ’te bulunan bir kaç vekilden birisi olan Tokat milletvekili İbrahim Kumaş bir bütçe görüşmesi esnasında partisini temsilen ama kendi adına sürekli bütçe üzerinde söz alıyordu ama her ne hikmetse her defasında bir vesile ile RP Grubuna sataşıyordu.
İş o hale geldi ki sonunda RP Grubundan bir vekil söz aldı ve direkt olarak İbrahim Kumaş ’ı ve sözlerini hedef alan bir konuşma yaptı. O vekilin benim zihnimde kalan “hastalıklı titr gibi” benzetmesi var ki Sayın Kumaş sonraları bir daha kürsüde adeta sataşamaz hale geldi.
Bu konuşmayı yapan vekil konuşmasını bitirdikten sonra RP ’lilerin alkışları arasında kürsüden indi ve alkışlayanların arasında bulunan Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ’ın eline en kalbi muhabbet duyguları ile öptü. Nereden biliyorsun derseniz? O görüntü başka şekil tarif edilemez. Ya da TV ekranlarına yansıyan başka nasıl tarif edilebilir?
Çok geçmedi bu sayın vekil Liderine sadakatın karşılığında önce TBMM başkanlık divanında yer aldı. Sonraları ise TMBB Parti yönetimine dahil olmak suretiyle kariyerini devam ettirdi. RP mebusu kimliği ile oluşan makam kariyeri daha sonraki takipçisi olan FP ’de de devam etti.
İlginç bir kişilik sergiliyordu kendine has üslubuyla. Bulunduğu konum itibariyle vazgeçilemez bir şahsiyetti. RP ’nin politbüro sayılabilecek ağır abilerinin yanında hareketliliği, gençliği ve dinmek bilmeyen enerjisiyle taze bir kan gibi olmuştu. Yüzüne yayılan gülümsemesi, kürsüden hitabeti, sık sık elinde anayasa kitapçığı veya içtüzük metni ile yaptığı konuşmalar Genel Kurula canlılık katıyordu.
Meclise ilk adım attığında gür olan sakalı zamanla traş makinesi ile yüzeyde bırakılan bir kirli sakal görüntüsüne dönüşse de sakalından vazgeçmeyen nadir vekillerindendi.
Ayrılık rüzgarlarının estiği zamanlar ortalık toz dumandan geçilmezken, sanırım Milli Görüş Liderini en çok şaşırtanlardan birisi olmuştur.
Zira diğer bazı Grup Yöneticileri gibi o da olabildiğince tartışmaların uzağında kalmıştı.
Ayrıca her dem liderinin yılmaz bir savunucusu ve kimsenin olmadığı zamanlarda bile her zaman sadakatını muhafaza ettiği rivayeti önemlidir.
Sonuç olarak yeni oluşumun içinde olması bazı mahfilleri şüphesiz çok şaşırtmıştır.
Ama güç başka bir şey. Vazgeçilmez olanın sınırı bellidir. Karar verirsin ve tercihte bulunursun.
Yeni oluşum yeniden devam dedi ama seçim bölgesi değişerek yola revan olundu. Kendi bölgesinden aday olmayanlar kervanına katılmıştı.
Spekülasyon çok. Kendi bölgesinden istenmeme, yeni yüzlere yer açma falan filan. Ama rivayet o ki birincisi ağır basmış.
Gel zaman git zaman yeni dönem seçimler Ak Parti yeniden iktidar üstelik her iki vatandaştan birinin oyunu alarak.
Yeni hükümet çalışmaları ve yeni yapılanma. Beklentiler beklentiler. Basına yansıyana bakılırsa beklenti Bakanlık yönündeydi. Parti içi yöneticilik talebi geri çevrilmişti.
İmparatorun lügatinde bildiğimiz şey var; görev istenmez verilir. Reddedilirse görev adamı çoktur birisi vazifeyi yüklenir.
Galiba öyle oldu.
Rivayet o ki memleketinde yaylaya aşinalık varmış. Yaylalar güzeldir. Mecliste de yayla yakıştırması olduğuna göre hasret gidermek için yakıştırmak da güzel. Asla rücu etmek bu olsa gerek.
Yine de varoş ve yayla edebiyatına konu olmak hoş olmasa gerek.
Makamın yoğunluğundan uzaklaşmak makamsızlığın yoksulluğunu hissettirir.
Bırakılan izdüşüm önemlidir.
Hızla yükselmişsen eğer çıtayı yüksek tutmayacaksın.
Zira düşüş sert olur.
Uzun sözün kısası. Eskiler ne demiş; Yüksek yerde yatma yel alır alçak yerde yatma sel alır. İlle vasat ille vasat
Cafesiyaset.com (özel)
2007-12-11 Cafe Siyaset
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder