18.04.2008

Ben bir cambaz değil bir kaotisyenim, kaotisyen

Berber Koltuğu
12 / 03 / 2008 14:54

Amiral Gemisinin bir sonraki güne ait manşetleri atılmış.
Gazetenin mutfağında haberler pişirilip servise hazır hale getirilmişti.
Geminin dümeninin yönetmeni koltuğunda hafifçe kaykılarak geriye doğru yaslandı bir sonraki günün gazete sayfalarını bağlamanın getirdiği rahatlıkla gözlerini hafifçe kapadı ve düşünmeye başladı.
Yine yorucu bir gün ama bunu da atlattık ama bu artık çok sıradan bir iş dedi kendi kendine…
Üzerinden zaman geçti ama hatırlamadan edemiyorum doğrusu... Emin Çölaşan Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi isimli kitabında, 10 Mart 2004’te Ankara Hilton’daki kral dairesinde Bekir Coşkun, Sedat Ergin ve benim de bulunduğum sohbeti aktarmış…
“Bakın beyler gazeteyi yazar okutmaz, haber okutur. Biz hiçbir şey değiliz. Önemli olan haberlerdir. En baba yazar gazeteden ayrılsa tantanası bilemedin bir ay sürer ve unutulur.Hürriyet’i yönetmek Türkiye’yi yönetmekten çok daha zordur. Aslında gazetecilik yapmıyorum burada biliyor musunuz? Ben cambazım cambaz.Cambazlık yapıyorum. Siz bilmezsiniz. Benim zamanımın ancak yüzde 20’si gazetecilikle geçiyor. Yüzde 80’i cambazlıkla geçiyor. Benim karşımda patron var. Kızları var, damadı var. Hangisine dert anlatacağımı şaşırıyorum. Yediğim fırçaların haddi hesabı yok. Bakın benim yaptığımişi iyi bilin. Ben burada gazetecilik değil jonglörlük yapıyorum. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum.”
Bu sözlerin sahibi olarak dikkat edilirse performansımın ve zamanımın yüzde yirmisini icra ettiğim gazetecilik mesleğine ayırıyorum kendi deyimimle…
Ama bu sözler beni tam olarak tarif edemiyor…
Bakın yüzde yirmilik zaman diliminde neler başarılıyor…
Size göstereyim.
Ülkenin en önemli meselelerinden birisi haline gelen çeteler göz ardı edebiliyorum, manşetlerden gizleyebiliyorum… Meseleye kısa değiniler olursa onunla da ilgilileri ters köşeye yatırıyorum…
Başörtüsü meselesi ile ilgili TBMM çalışmalarının sonucu ile ilgili olarak 411 vekilin kabul oyu kaosa kalkan el olarak yorumlayabiliyorum…
Irak’ın kuzeyine yapılan askeri operasyon öncesi ve sonrası gelişmelerle ilgili olarak bakış açısına göre başlatılan tartışmalarla ülke rahatlıkla en hassas meseleleri bile sayemizde ulu orta tartışabiliyor.
Daha öncesinde etek giydirdiğimiz askere üniforma çıkartma yemini verdirebiliyoruz.
Türkiye’yi ABD’nin güdümünde bir devlet gibi gösterilebiliyoruz…
En önemli meseleleri rahatlıkla sıradanlaştırılıp sıradan meseleleri tartışmaların göbeğine oturtulabiliyoruz.
Yedi düvelle 4 kıtada savaşılır gibi her alanda ilginç gündemlere imza atabiliyoruz.
Başbakan bizi muhatap almaya devam ediyor. Gündemi biz oluşturuyor ve istediğimiz gibi olayları yönlendirebiliyoruz…
Sevgili okuyucularımız şapka çıkarmanız lazım…
Günümüzde bir meselede kantarın topuzunu kaçırmak istiyorsan, onu basın yoluyla uluorta tartıştıracaksın…
Bir meselenin kıymetlendirilme boyutu hiç önemli değil.
Konu her ne olursa olsun ona atfedilen kıymet onu gündeme getirenlerin niyeti ile alakalıdır.
Ben cambazım cambaz. Cambazlık yapıyorum. Siz bilmezsiniz. Benim zamanımın ancak yüzde 20’si gazetecilikle geçiyor. Yüzde 80’i cambazlıkla geçiyor. Ben burada gazetecilik değil jonglörlük yapıyorum. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum.” diyorum ya bu ifade eksik…
Aslında ben cambaz değilim jonglör de değilim ben bir KAOTİSYEN’İM KAOTİSYEN…
Kolay mı öyle yüzde yirmilik performansla bunları başarmak…Düşünsenize diğer yüzde seksenlik performansı da buralara aktarabilseydim…Ülkede oluşturacağım gündemi tahayyül edebiliyor musunuz???
Ah patronum, kızları ve damadı ne olurdu beni birkaç dalda Oscar’a aday gösterir gibi her işe koşturmasaydınız…”
Matbuat alemi kıymetimi bilin diyor… Amiral Gemisinin dümeninin yönetmeni…
Kıymetini bilin ve siz bakmayın öyle ortalıkta dolaşan söylentilere dedikodulara…
cafesiyaset.com (özel)

Hiç yorum yok: