Geçmişten beri dile
getirdiğimiz bir husus var…
Ülke meselelerine
sebepler üzerinden değil sonuçlar üzerinden bakılıyor…
Hal böyle olunca da
tartıştığınız konuları da bu minval üzere tartışılıyor...
Bugüne kadar sürekli
gündem oluşturan konuları biraz geriye bakarak tekrar gözden geçirirseniz ne
demek istediğimiz daha iyi anlaşılır...
Eğitimdeki yeni
düzenleme ve üzerinde yapılan tartışmalar buna bir örnektir…
28 Şubat ürünü olan
kesintisiz eğitime karşı bir rövanş duygusuyla hareket ediliyor izlenimi
uyandırılmaya çalışılıyor zihinlerde…
Birileri de buna teşne
oluyor…
Çetevari yapılanmanın
eşi bulunmaz örneklerini bünyesinde barındıran Ergenekon davası ve benzeri
davalarda tutuklu olan zevat üzerinden yürütülen psikolojik harekât…
Adaleti sağlamak
yerine yaralamayı kendine ilke edinen icraatlara imza atmaya devam eden yargı
konusunda mevcut iktidara getirilen eleştiriler aynı izlenimin verilmeye
çalışıldığı başka kulvarlar…
Saymakla bitecek gibi
görünmeyen daha nice mesele...
Bu konuların hepsinde
tartışmalar özde değil sözde yapılmakta ve sonu gelmez söz ve laf kalabalığında
asıl tartışılması gereken husus kaybolup gitmektedir...
Adına ne derseniz deyin ister sistem ister statüko; her
daim önce hastalığı icad edip sonra hastayı oluşturmuş; ardında da hekimler(!) bırakın
hastalığı tartışmak; hastaya bakmak ve çare üzerinde bile sağlıklı fikir
geliştirmemiştir...
Biz yaptık oldu
mantığı ile hareket eden bu yapı aynı mantıkla bugün dün destek oldukları her
şeye karşı çıkabilmektedir...
Uzun tutukluluk hali
ve bu duruma cevaz veren özel yetkili mahkemeler böyledir ve geçmişin
DGM’lerinin biraz değişikliğe uğramış halidir. Eskiden de bugün yaşanan bir
takım sıkıntılar yaşanıyordu ama tek farkla, o günlerin yargılananları görmezden
gelinen kimliklere sahip olanlardı…
Bu ülkenin en büyük eksiği ortak bir akıl çerçevesinde sesin
gür çıkması gereken alanların ötekileştirilmesidir…
Buna zemin hazırlayanlar
da bugün sesini en üst perdeden çıkaran ve halkın bir kısmını ötekileştirenlerdir…
Geçmişte
ötekileştirilenleri temsil edenlerin samimiyetini ve iyi niyetini ve bunun
dışında halkımızın her kesiminden yanlışları görerek düzeltme mücadelesi
verenlerin yoğun gayretlerini, çabalarını, söylenemeyenleri söyleyerek Korku
İmparatorluğu kuranların ezberlerini bozma girişimleri bugün kendini
ötekileştirilen konumuna düşürenleri daha da çılgına çevirmektedir…
Bir aralar mezar ziyaretleri, ağlaşmalar, tepkilerin aracı
idi…
Bugün ise tehditler gırla gidiyor, kamyoncu Şerifin oğlu
sokaklara dökülmekten söz ediyor…
Bütün bunları tezgâhlayan el her ne ise asalet sahibi bu ülkenin tabii reflekslerine sürekli ket vuruyor.
Birileri bölgesinde güç olan bir ülkenin enerjisini içerde kısır çekişmelere kurban eden küçük insanlar rolüne bürünüyor.
Ne bitmez tükenmez bir enerjiymiş bu.
Her gün farklı bir gündem ile cömertçe harcanıyor.
Her şeyi ucuzlattılar, enerjimizi bile.
Halbuki en değerli şeylerimizden birisi enerjimiz.
Gençliğin kıymetini bilemeyen yaşlı bir ruh haline bürünmüş herkes.
Devasa meseleler kısır polemiklere kurban ediliyor.
Bu ülkenin gerçeklerine ters hareket edenler ancak iki şeyle itham edilebilirler.
Bunlar ya bilgi yoksunu ya da art niyetli.
TBMM’nin en kilit en hayati makamlarını ellerinde bulunduran
bazı zevat halen hangi amaca hizmet ettiği malum bir zihniyetle halk ile ters
düşmeye devam ediyor.
Halkı temsil makamında en tepedeki insanlar savundukları şeyin bile cahili olarak gerginbaz rolüne soyunuyorlar.
Halkı temsil makamında en tepedeki insanlar savundukları şeyin bile cahili olarak gerginbaz rolüne soyunuyorlar.
Onlara sormak lazım bulunduğunuz makamlara insan eliyle
bulaşan şaibelere karşı da bu kadar celalli misiniz?
Korumak istediğiniz küçük olsun benim olsun mantığı ile sizin can damarınız olan halka rağmen kendi bencilliğiniz mi yoksa bütün toplumu kuşatan ve birbirinin ne dediğini anlamaya çalışan bir toplum mu?
Bugün ortamı geren açıklamaların sahiplerinin kişi ya da kurum olarak her birisin adı bir şaibe ile anılır hale gelmiş.
Sormak lazım tavrınız herkes için mi yoksa bir kesim için mi diye?
Korumak istediğiniz küçük olsun benim olsun mantığı ile sizin can damarınız olan halka rağmen kendi bencilliğiniz mi yoksa bütün toplumu kuşatan ve birbirinin ne dediğini anlamaya çalışan bir toplum mu?
Bugün ortamı geren açıklamaların sahiplerinin kişi ya da kurum olarak her birisin adı bir şaibe ile anılır hale gelmiş.
Sormak lazım tavrınız herkes için mi yoksa bir kesim için mi diye?
Sivil
faşizm türü kavramları literatüre kazandıranlar; eğer her alanda ve herkes için
adalet istiyorsanız Adalet bir nalıncı keseri değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder