Malumunuz Türk Ticaret Kanunu (TTK) yeni haliyle Temmuz 2012
de yürürlüğe girecek…
Ama gizli açık ciddi bir direniş söz konusu… Direnenlerin
gerekçeleri Prof. Şükrü Kızılot başta olmak üzere merkez medya(!)nın bazı ekonomi
yazarları takip edilerek öğrenilebilir, yeni TTK’nun neden olması gerektiği ile
ilgili de sadece ve sadece Süleyman Yaşar’ı okumak sizlere belli bir fikri çok
rahat verir…
TTK’nun temel esprisi ekonomik alt yapıdaki yanlışlıkları ve
eksiklikleri asgariye indirerek ticari hayata her kesimde oluşan mağduriyetleri
önlemek amacıyla düzgün bir rota verebilmektir…
Lakin gelin görün ki ellerinde nalıncı keseri ile ticaret
yapan kesimler paylarının azalmaması için ciddi dirençler göstererek yeni
kanunu kuşa çevirmek için çaba sarfetmektedir…
Burada mesele yeni TTK aleyhine lobi faaliyeti yürütenlerin
TBMM’ni ve özellikle iktidar cenahını etki alanına alarak değişiklik
yapmalarına meydan vermemektedir…
Geçtiğimiz günlerde Ak Parti Grup Başkanvekillerinden birisi
gözden geçirilebilir mahiyetinde bir ifade kullanmıştı… Yeni Sayıştay yasasında
da son anda yapılan değişiklik benzer ifadelerle aynı adres tarafından şu an ki
haliyle karşımızda duruyor…
Dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir durum olarak
kayıtlara geçirilmelidir…
Yasal boşlukları
doğru ve katı kurallarla halkın lehine siz doldurmazsanız onu başkaları farklı
lobiler adına üstelik halk adına(!) dolduruverir…
Halk adına dedik de aklımıza geldi…
Malumunuz halk adına yetkiler seçilmişler eliyle kullanılırken
atanmışlar eliyle de bu yetki yanına devlet adına da denilerek kullanılır…
Bunun en bariz örneği mahkemelerin verdiği kararlarda
görülür…
Hakimler kararı bağlarken en başa Yüce Türk Milleti Adına
ibaresini kondururlar ve akan suları durdururlar…
Askeri ve mülki erkan da işlerini yaparken ve devlet ve
millet için, devlet ve millet adına icra makamlarında bulunduklarını
hissettirirler…
Yasaların kendilerine verdikleri yetkileri bu çerçevede
kullanırken kendilerine bazıları devlet demekten çekinmez…
Ama bu yetkiler bazen size kamunun yükünü ağırlaştırmak veya
devletin ali menfaatleri yerine kişilerin ali menfaatleri olarak dönüverir…
Ya da devleti kendisi sana anlayışlar olarak dönüverir…
Bunun bariz örneği de geçmişte terörist bir saldırıya maruz
kalarak yara almadan kurtulan Eski Van Valimizin söylediği sözde saklıdır…
Saldırı sonrası basına beyanat vermiş ve “Devlet dimdik ayakta” demişti…
Allah muhafaza saldırı sonrası ölseydi Devlet upuzun
yerlerde mi olacaktı???
Algı ve idrak meselesi işte!!!
Bu algılama nedeniyle
bu makamlar bazen enteresan uygulamalara sahne oluyor…
Gün oluyor bir vali yaşlı bir vatandaşa yaşına hürmeten “buyur
baba” diyeceği yerde Devlet her daim babadır mantığıyla “Buyur evladım”
diyebiliyor…
Gün oluyor yetkili makamda ki bir atanmış trafikte veya
herhangi bir yerde bir vatandaşı gözaltına aldırabiliyor… Örnekleri halen
vardır…
Örnek deyince çok eskilerden bir örnek verelim güncellere
değinmeden zaman aşımı olsun!!!
Yıl 1978 yer Diyarbakır Bismil genç iki nakliyeci orta
Anadolu’da bir ilden taa oralara yük götürmüşler ve Akdeniz sahiline yakın bir
yere de yük almışlar, onu yüklemek için şehre gelmişler cadde sokak aralarından
geçmişler ve bir yere park etmişler..
Biraz sonra birkaç polis memuru gelmiş ve kamyonun şoförü
kim diye sormuşlar ve bu iki gencin bizlerin beyanatı ile apar topar sorgusuz
sualsiz gözaltına almışlar…
Suçumuz ne? Ne yaptık? demeleri de fayda etmemiş…
Nezarethanede beklerken karakol amiri gelmiş ve bunları
nezarethanede görünce sormuş siz kimsiniz
diye bunlar durumu izah edince polisleri çağırmış sebebini öğrenince daha da
kızmış zira gözaltı sebebi kamyonla geçtikleri yol güzergahında Kaymakamın evinin olması ve ortalığı tozu
dumana kattıkları için evin ve balkondaki çiçeklerin toza bulanması imiş…
Hikaye uzun ama o amirin verdiği akılla nezarethaneden
çıkmayı başarmışlar, araya ilçenin hatırşinas insanlarını koymayı başararak…
Şoförler Bismil’den ayrılırken “Bir daha da Bismil’e gelmeyiz” demişler…
Hatırşinaslık deyince nereden nereye geliyorsunuz…
Yakın zamanlarda bu sefer doğu illerimizden birinin mülki
amiri yaşadığı sıkıntıyı yine hatırşinaslık vasıtasıyla atlatmış…
Malumunuz Özel İdarelerin bütçeleri var ve bütçedeki para da
bankalarda vadeli hesaplarda tutulur…
Bu amirimiz ile atandıktan sonra ile yönelik icraatları
arasına özel idarenin parasını paranın olduğu bankada vadeli hesaptan vadesiz
hesaba çevirme işini de katmış…
Öncelikli masum gerekçe devletin parası devletin bankasında
vadeli hesapta mı dururmuş şeklinde imiş…
Gel zaman git zaman devletin bir denetim kurumunun
denetçisinin incelemesinde bu durum ortaya çıkmış…
Denetçi ilgililere bunun nedenini sormuş…
Aldığı cevap ise bankanın kendilerine devletin hizmetlerinde
kullanmak üzere birkaç araba tahsis ettiği ve bu minval üzere yapılan bazı
harcamaları bankanın tahsisatı mesturesinden karşıladığı şeklinde olmuş…
Denetçi bunun üzerine incelemelerine devam ederek geçen süre
zarfında vadeli de olması gereken zamanda epey yüklü bir miktar bu işlem
neticesinde devletin kaybını tespit etmiş ve raporuna bunu yazmış…
Sonra ne mi olmuş???
Bu mülki amir söz konusu raporu yazan ilgili kurumun
koridorlarında epey bir gezindikten sonra söz konusu rapor sonucunun tatlıya
bağlanmasını hatırşinas üyeler kanalıyla sağlamış…
Mülki amirin devleti zarara uğratması iyi niyetle yola
çıkılma şeklinde ilginç bir gerekçeyle halledilmiş… Ve mesele halledilmek
suretiyle mülki amire rahat bir nefes aldırılmış…
İlgili kurumun koridorlarında ve duvarlarında “Canım devletin mülki amiri böyle para pul
işlerinden ne anlar? Vadeli hesap vadesiz hesap nedir, nereden bilsin?” cümleleri
söz konusu rapora düzeltme yazanların dillerinden yankılanıyormuş…
O mülki amir şimdilerde ise başka bir ilde doğunun güneyinde
gönül rahatlığıyla(!) aşkla ve dahi şevkle devletin hizmetinde bulunmaya devam
ediyormuş…
Siz cehenneme giden
yolun iyi niyet taşları ile örülü olduğunu biliyor musunuz???
Bu tip mülki amirlerden birisi de DMO kanalıyla makamına
oldukça pahalı bir tefrişat yaptırmış ama aynı denetçi kurumun incelemesine
takılması sonucu o tefrişatı kullanmak kendisine nasip olmamış…
Kendisi şimdilerde merkezde hizmetine devam ediyormuş…
Şereful makam bil mekin…
Bu sözü kendisi de bir mülki amir olan Rahmetli Recep
Yazıcıoğlu söylemişti…
Makamı iyi doldurmak lazım… Yoksa halk rahat edemez…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder