28.02.2012

Bugünden 28 Şubat’a Bakmak ve TBMM


Bu ülkede yıllarca hukuk katledildi…

Dolayısıyla adalet ortalıkta pek görülmedi…

Yıllarca adalet gözü bağlı eli kılıçlı kızın adı oldu…

Adına post modern darbe yakıştırması yaptıkları modern zamanların(!) hukukun ve adaletin rafa kaldırıldığı sürecin üzerinden 15 yıl geçmiş…

Bakmayın siz hak hukuk diye ortalık yerde gezinen bazı çevrelere…

Bu ülkenin tarihine atılan çiziklerin en pervasızları ve pertavsızları sıralamasının ilk sıralarına yerleşen brifingli 28 Şubat sürecini sevimli göstermeye çalışanlardır onlar…

Hak hukuk dedikleri kendileri içindir…

O günler linç kültürünün devlet bürokrasisi eliyle bir kere daha tescil edildiği günlerdir…

Devletin ve ülkenin sahibi biziz diyen o elit yapı kendilerine her daim mideden ve göbekten bağımlı medyası ve iş alemi ile elele vererek meşruluğunu her zaman tartışılır halde getiregeldikleri sistemi iyice sorgulanır hale getirmişlerdir..

O günlerin fırtınalı havasında yapılanların gayri meşruluğu bilinmesine rağmen devletin tepesinden tırnağına bir çok kesim yangına körükle gitmişti…

Dönemin cumhurbaşkanı Demirel’in kollarını makas gibi açarak o meşhur “İşte çağdaş Türkiye bu” vecizesi(!) yapılanların üzerine mum dikmişti…

İşin en acı yanı ise bu post modern dedikleri garabetin öncesinde yaptıkları gibi bu dönemde de TBMM bu yanlışa meşruiyet kazandırmanın yegane istinadgahı olmuştu…

Darbeye ve darbelere maruz kalan TBMM, sonrasında maruz kaldığı darbeye meşruiyet kazandırmak için sahneye davet edilmişti…

Bu işi ise darbeyi önlemek gibi garip bir misyonu TBMM’ne yükleyerek yapmışlardı…

TBMM’nin o günlerde ki hali evlere şenlikti…

Acınası bir durum…

DTP isimli parti de o günlerde kurulmuştu.

İşin garip tarafı adına yakıştırmayı halkın Derleme Toplama Partisi şeklinde yaptığı DTP isimli partiyi kurduran zihniyeti kimse sorgulamadı.

Herkes alet olmak için çalıştı. 12 Eylül partileri ve sonradan kurulanlar dahil.
Direnenlerin çabası boşaydı.

Bir ayrıntıya dikkat çekelim…

Yön verenlere bu sefer yön verilmişti.

Ciheti askeriyeden o günlerin kudretli generallerinin sonraki düştüğü haller bunun bariz örneğidir.

Dizayn ediciler değişmiş ve kudretli bürokratlar taşeron durumuna getirilmişti.

TBMM koridorlarının ve bu sürecin kotarıldığı kurumların ve otel lobilerinin dili olsa da konuşsa…

Bugün çarşaf çarşaf görsel ve yazılı medyada yayınlanan itiraf gibi ifşaatlara bakıldığında bu işe çanak tutanların ve destekleyenlerin omurgasızlıklarına şaşmamak lazım!!!

Geçmişte söylemiştik bir daha söylememizde sanırım bir beis yok…

Dizayn ediciler Tansu Hanım’a fırsat vermediler. Tansu Hanım’ın yanılgısı o günlerde dönüşümlü Başbakanlık programına hükümetin dışındakilerin razı olmayacağını öngörememesiydi.

Sıradışı, TSE standartlarına aykırı bir politikacı olarak Tansu Hanım Rahmetli Erbakan Hoca’yı istifaya razı ederken muhtemelen kendi başbakanlığı döneminde kiminle nasıl hesaplaşacağının hesabını yapıyordu.

Ama o fırsatı ona tanımadılar.

Kimbilir belki bir gün o da konuşur da 28 Şubat süreci daha rahat sorgulanır hale gelir…

O günler her zaman halkın seyirci, bazı gazetecilerin aktör ve maşa , kulakları ve gözleri gazetecilerde ve ciheti askeriye cenahında olan bazı siyasiler ve kendilerini çok şey bilen sınıfından sayarak ve de söylemlerine gizem katarak oradan buradan laf taşıyanların.

İstihbaratçılar ve kendilerine istihbaratçı süsü verenlerin ellerinde ilginç ve eksantirik bilgileri ihtiva eden dosyaları gazete büroları öncelikli bir çok adrese taşıyanların.

Netice olarak sun’i bir hava ile kıvama getirilmiş bir hamur gibi oluşturulmuş gergin bir ortam olarak hatırlanacak..

Kargaşa ortamı oluşması ile akıl ve sağduyunun gittiği ve linç harekatının başladığı ve bir kasırga gibi önüne gelen her şeyi silip süpüren ve geriye halen temizlemekle bitiremediğimiz bürokratik, iktisadi ve siyasi ve dahi bilumum saymakla bitmez kusurlar ve borçlar olarak hatırlanacak.

Hiç yorum yok: