21.11.2009

Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe


21 KASIM 2009 CUMARTESI



MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com


Atalarımız bu sözü söylerken boş yere konuşmamışlar.



Engin tecrübe ve birikim ile yaşanan olaylar ve hadiselerin sonuçları üzerine bu sözler hayat bulmuş ve geleceğe miras bırakılmış.


El'an bütün diriliğini ve canlığını muhafaza ederek gelecek kuşaklara yön veriyor.


İçinden geçtiğimiz süreç bu sözün arkasında durması gereken güçlü iradelere ikaz ve uyarılarda bulunuyor.


İçinde bulunduğumuz vasata bir göz atalım.


Yıllardır atın önüne et itin önüne ot konulmuş.


At izi it izine karıştırılmış.


Filler tepişmiş çimenler ezilmiş.


Hadsizlik had safhaya varmış.


Cesaret anlamından kayarak başka mecralara doğru akmış.


Cesur olunması gereken dik durulması gereken alanlar birbirine karıştırılmış.


Ricali devlet ve kurumları yıllar yılı otorite adına kendi semerine karşı sert tutumlar sergilemiş.


Aslan ve kedi rolünü birbirine karıştırmış.


Dışa kapanırken içeriyi de kapatmış...


Normal zamanlarda halk ne ise idarecisi de odur.


Çelebi biz de işler böyle yürür darbı meselesi de bize aittir.


Ama işin bir de aması var.


Biz normali yaşamayalı uzun zaman olmuş...


Onun için halkımız normale geçiş sürecinde kendisini yöneteni seçmek yerine kendisini yönetmesini istemediklerini bertaraf etme tercihinden yana kullanmış hakkını...


Sancısı halen sürmekte...


Zor bir doğum süreci...


Halimiz pür melal...


Devleti devlet yapan idarecileridir.


Bir basamak altına inin, o devletin kurumlarını kurum yapan da ona nezaret edenlerdir.


İdareci ile itibar kazanan devlet geniş bir ufka, vizyona yine o idareci ile sahip olur.


Geçmişten taşıdığı bir mehabeti varsa onun ağırlığı zaten yeterli katkıyı sağlıyordur.


İdareciye kalan ise var olan rüzgara göre yelkenlerin şişmesini sağlamaktır.


Var olan mehabete yaraşır bir tavır mehabetin vasıflarının kendilerini sarmasıyla bütünlük kazanır kısa zamanda...


Siz sadece nerede duracağını iyi bilin yeter...


Devletin alt kurumları zedeleniyorsa onu zedeleyen dış etkenler iç etkenlerden daha fazla katkı sağlayamazlar.


Ağacı yıkan şiddetli rüzgar değil içeride bünyeyi sarıp sarmalayan çürüten iç bünyedeki hastalıklardır.


Dolayısıyla kurumlar yıpratılıyor söylemini kimin söylediği önemlidir ve ses kurum bünyesinden çıkıyorsa içi boş bir söylemdir.


Fol varsa yumurtanın olması kaçınılmazdır.


Elmalarla armutlar birbirine karıştırılmasın.


Kurumlar yıpratılmıyor...


Kurumları yıpratanlar ifşa ediliyor.


Kurumları kendilerine kalkan yaparak dokunulmazlık zırhına bürünenlere O anlı şanlı kurumları yıpratıyorsunuz, sizler oralara ait değilsiniz deniliyor.


Kurumların itibarını zedelemeyin deniliyor...


O kurumlara yakışır bir tavır sergileyemediğiniz için o kurumların can damarları olan halkın nezdinde kurumları küçük düşürüyorsunuz buna hakkınız yok deniliyor...


Halkın menfaatlarını korumak ve kollamakla mükellef olan kurum mensupları kendi içine düştükleri yanlış işlerden kendilerini kurtarmak için kurumların itibarları, izzetleri ve şerefleriyle oynamasınlar...


Kendi şahsi menfaatlarını devletin ve kurumların menfaatlarının önüne çıkaranlardır kurumları yıpratanlar...


Yargıyı siyasallaştıranlar bir siyasetçi olmadığı halde siyasetçi tavrı sergileyenlerdir.


Seçilenlerle görevlerini karıştıranlardır yetki karmaşasını oluşturanlar.


Durumdan vazife çıkaranlar ille de koruma ve kollama işiyle uğraşacaklarsa öncelikle kendi kurumlarının haysiyetini ve şerefini korumadan başlasınlar.


Evin içi yangın yeri olmuş....


Tahrip ve tahrik edenler dışarıda değil içeride...


Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe...


Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla demiş eskiler...


Ya görmüyorsunuz ya da göz yumuyorsunuz...


Her ikisi de mayınlı tarla...

Hiç yorum yok: