11.11.2009

Mahir Kaynak Üzerine Bir Portre Denemesi


11 KASIM 2009 ÇARŞAMBA



MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com


Yazıya dökerek portre çalışması yapmak hayli zordur.



Ama sürekliliği olan bir şeydir ve kamuya mal olmuş kişiler çeşitli vesilelerle bu çalışmaların ana teması vazifesini üstlenirler.


Gerisi portre çalışmasını yapacak olana kalmış.


Ortaya çıkacak olan çalışma sonuçta yazarın penceresinden yapılan bir değerlendirme olduğu için yapılan tespitler ve gözlemlerin ilginçliği bu portreyi ilginç ve değerli kılabilir.




Aşağıda kısa özgeçmişhttp://www.kimkimdir.gen.tr/ adresinden alıntılandı...


"1934 yılında Gaziantep’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra 1948’de Kuleli Askeri Lisesi’ne gitti. 1953’te Harp Okulu’nu bitirdi. 1967’de askerlikten ayrıldı. 1961’de mezun olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanlık yaptı. 1965’te doktor, 1971’de doçent oldu.Mahir Kaynak, o dönemlerde gizlice Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) girdi. Kaynak, 1980 yılında da MİT'ten emekli oldu. 1989’da iktisat profesörü oldu. 1971 yılında MİT’e tayin edilen Mahir Kaynak, 1993 yılında Gazi Üniversitesi’nden emekliye ayrıldı. Yayımlanmış dört kitabı ve makaleleri bulunmaktadır.
Evli ve üç çocuk babasıdır."






Görüldüğü gibi çok sade ve sıradan bir biyografi denemesi...


Ama Mahir Kaynak'ı bu ifadelerle tanımlamak yeterli mi? Kesinlikle hayır.


Bu ifadeler buzdağının görünen yüzüdür sözüne bile eksik olduğu izlenimini hemen verir.


Mahir Kaynak herkesin malumu olduğu üzere bu ülkenin kaderi üzerinde etkili olmuş nadir şahsiyetlerden birisidir.


Uzun söze gerek yok.


9 Mart ve 12 Mart iki tarih.


Darbe ve muhtıra...


Oyunbozan...


Sonrası ise deşifre ya da başka bir şey...


Müntesibi olduğu teşkilatta sessizliğe bürünülmüşlük 12 Eylül sonrası durulan suların ardından akademisyenlik, profesörlük, ucundan kıyısından köşesinden siyasete bulaşırmış gibilik, medya kanalıyla yeni bir popülerlik...


Mahir Bey 84'lü ve onu takip eden yıllarda; 12 Eylül Darbesinin kesif ve de yoğun baskısının ve ağırlığının Türkiye'nin en hassas kılcal damarlarında bile etkisini sürdürdüğü dönemlerde bir kaç (!) mütekaid generalin yanında basın ve medya dünyasının görüşlerine başvurduğu emekli MİT mensubu olarak sahnede arz-ı endam ediyordu...


Kimi zaman gazeteler ondan MİT'ten emekli daire başkanı diye, kimi zamanda eski MİT müsteşarı diye söz ederlerdi...


Bilgisizlik mi başka bir şey mi o da ayrı konu...


Ama ülke meseleleri üzerinde henüz bu kadar uzmanın olmadığı zamanlarda o uzman olarak sahnede yerini çoktan almıştı...


Gerek iç siyaset gerekse dış siyaset her fırsatta görüşüne başvurulan akil adamlar sınıfındaydı.


Onu cazip hale getiren eski(!) istihbaratçı olmasının yanı sıra akademisyenlik titri idi...


Öyle ya herkesten bir şey olmuyor.


Backroundun iyi olunca da pazarda sana bir yer açıyorlar...


Kaht-ı ricalin olduğu yerde raculun bulunması kendisine katkı sağlayacak basın camiası içinde iyi bir şeydi...


Gazete ve tv mutfağına sürekli malzeme sağlamak sağlayıcıya hem prim kazandırır hem de mevki ve de vazgeçilmezlik...


Üstelik malzeme türünün az bulunanı ve değişik lezzetler sunan biriyse...


Kendisine şahsen ve de bizzat Kızılay'da Türk İş Pasajında kitapçıların mekanlarında rast gelmek sıradan bir vakıaydı.


Görsel medyanın 90'lı yıllarda hızla yaygınlaşmasıyla bu sefer tvlerin reyting programları olan siyasi yorumların yapıldığı açık oturum programlarının vazgeçilmez katılımcılarından olmuştu...


Allah var söyleyecek sözü çoktu ve analizleri öyle yabana atılacak cinsten değildi...


Üstelik ağırlığı ve vakarı onu daha da dinlenir ve cazip hale getiriyordu.


Kim ne derse desin kendisinin yetiştiren ekol ve şahsına ait özellikler medyanın çeşitlenmesiyle geniş kitleleri etkileme hususunda etkin rol oynamıştır...


Mahir Kaynak'ın görüş ve düşüncelerinden etkilenmeyen, onun söylediklerini dikkate almayan siyasetçi ve entellektüel sayısı çok azdır...


Geniş bir perspektiften bakabilenler için sözleri çok alternatifli denklemler gibidir.


Herkes öyle yada böyle mutlaka sözlerinden kendine bir pay çıkarır...


Uzun süren sessizlik dönemleri olsa bile bizimkisi gibi çok hareketli bir gündeme ve oynak bir zemine sahip ülke için Mahir Bey vazgeçilmezler arasındadır.


Malumunuz her ne kadar çeşitli programlarda gerek telefon aracılığıyla gerekse mücessem olarak şahsıyla arz-ı endam etse de köşe yazarlığı sözlerini artık daha da kalıcı hale getirmeye başladı.


Hatta yazdıklarını kitap haline bile getirdi...


Söz yazılmaz ise suya yazılmış gibidir çok azının dışında uçar gider.


Ama yazı öyle değildir.... Taşa kayaya kazınmış gibidir ve kalıcıdır...


Bu kadar şeyi Mahir Kaynak ile ilgili kendi tespitimiz olarak aktardık...


Aslında pek bir şey söyledik denemez.


Ama baştan demiştik herkesten herşey olmuyor diye...


Mahir Bey gibiler uzun soluklu maraton koşucusudur.


Öyle bir kenara çekilip emekli oldum, vakit geçirmek için bir şeyler söyleyeyim cinsinden işlerle uğraşmazlar...


Satranç oyuncuları her daim satranç oynamaya devam ederler...


Bu girizgah her ne kadar bir portre denemesi olarak adlandırılsa da son günlerde yazdığı bir iki makaledeki dikkatimizi çeken bir son günlerin gündemiyle ilgili bir kaç hususa zemin teşkil etsin diye kaleme alındı...


Kalkıp da bodoslama "Sen ne demek istiyorsun amca?" denmez herkese...


İnsan haddini bilmeli değil mi?
Natık'ız diye rastgele iş yapılmaz...
Yazdıkları hakkında söyleyeceklerimiz varsa o kişi ile ilgili bir kaç sözümüz de varsın olsun...

Hiç yorum yok: