Şu Bizim Medya ve Mustafam Balbayım
MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com
Hani derler ya nev-i şahsına münhasır….
Bizde ki her şeyi tanımladığımız gibi medyayı tanımlamak için de bu ifadeyi kullanabiliriz…
Dünyada bu işler nasıl oluyor yakından görme şansına sahip olmadığımız için bir şey söyleyemeyiz ama uzaktan gözlemlediğimiz kadarıyla bir kanaat hasıl olmuş durumda…
O da gazetecilikte oluşan ahlaki kurallara genel hatlarıyla uyulduğudur…
Embetted türü gazeteciliği saymaz isek, genel geçer kural bu…
Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil…
Ama biz başkayız…
Ne ararsan var…
Ama en ilginci gazetecilik kisvesi altında gazeteciliği alet ederek gazeteciliği katleden türden ne ararsan o var…
Hoş zaten bu topraklarda son 150 yıl içinde ne doğduysa çoğu prematüre doğdu…
Gazetecilik de bunlardan birisi…
Sonumuz hayrola…
Mesela bunlardan bir örnek…
Gazeteciliği infazcılıkla karıştırıp da gerçek infazlar yapanlar infaz kumpası ortaklığı yaptığı
ortaya çıkınca infaza kurban gittim diye bas bas bağırıyorlar… Olayı müşahhaslaştıralım…
Ve bir örnek ile süsleyelim…
Huzurlarınızda Mustafam Balbayım…
Cezaevinden gazetesine açıklama döşenmiş…Bunlar Şantaj & Montaj diye…
Balbayım bu ifade ile ben bunları silmiştim dediği ve kendi dilinin kurbanı olarak açık verdiği günlüklerini kast ediyor…
Gazetesinde çarşaf çarşaf yayınlanan şantaj montaj ve dahi masa başı kurgu haberlerden canı yananların sesini duyuramadığı ya da kulaklarını tıkayarak duymazdan geldikleri yargısız
infazları hatırlayıp Çalma el kapısını tık tık ile çalarlar kapını tak tak ile diye düşünüyor mudur…
Bırakın onu bunu Genç Subaylar Rahatsız manşetini attırdığı zaman bugünlerin zeminini hazırladığının farkına varmış mıdır…
Kader işte böyle bir şey…
İnsanı nerelerden nerelere getiriyor…
Tecrite koymuşlar kendisini…
Avukatı itiraz etmiş…
Yalnızlık korkusu mu var ne?
Ruh hali bozulmasa bari…
Hayal dünyasında tek kişilik hücrede çile doldurma planı olduğunu sanmam…
Sen kalk en namlı mekanlardan en gamlı mekanlara düş…
Olacak iş mi bu?
Evet olacak iş bu…
Dünya böyle bir şey işte…
Allah düşürmesin…
Öteden beri aklımı kurcalayan bir şey var sizinle onu paylaşayım…
Kendisinin yıldızı Uğur Abisinin katledilmesiyle parlamıştır… Bilenler bilir…
Hep merak ederim…
Uğur Mumcu’nun suikasta kurban gitmeden çok önce İlhan Selçuk Abileriyle arası bozulmuştu…
Neredeyse Cumhuriyet Gazetesinden kopanlar kervanına katılmasına ramak kalmıştı…
O meş’um suikasta kurban gidince birden bire herkes cenazenin etrafında halelendi…
Hatırlayan var mı bilmem vardır mutlaka….
İlhan Abileri Cumhuriyet Ankara bürosunun önünde cenazenin yanı başında ateşli kalabalıklara hitap ederek Uğur Mumcuya ağlamıştı…
Genç cevval Mustafam Balbayım da oradaydı…
Kendisinin arası nasıldı acep???
Ya da şöyle soralım?
Uğur Mumcu’nun darbe türü şeylere sıcak bakmadığı bilinir.
Yaşasaydı Mustafam Balbayım’a ne derdi?
Ya da o hayatta olsaydı böyle bir oyunu fark etseydi ne derdi?
Veya Kelebek Etkisi dedikleri şey…
Bu kumpas nasıl gelişirdi?
mehmetnatik1@gmail.com
Hani derler ya nev-i şahsına münhasır….
Bizde ki her şeyi tanımladığımız gibi medyayı tanımlamak için de bu ifadeyi kullanabiliriz…
Dünyada bu işler nasıl oluyor yakından görme şansına sahip olmadığımız için bir şey söyleyemeyiz ama uzaktan gözlemlediğimiz kadarıyla bir kanaat hasıl olmuş durumda…
O da gazetecilikte oluşan ahlaki kurallara genel hatlarıyla uyulduğudur…
Embetted türü gazeteciliği saymaz isek, genel geçer kural bu…
Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil…
Ama biz başkayız…
Ne ararsan var…
Ama en ilginci gazetecilik kisvesi altında gazeteciliği alet ederek gazeteciliği katleden türden ne ararsan o var…
Hoş zaten bu topraklarda son 150 yıl içinde ne doğduysa çoğu prematüre doğdu…
Gazetecilik de bunlardan birisi…
Sonumuz hayrola…
Mesela bunlardan bir örnek…
Gazeteciliği infazcılıkla karıştırıp da gerçek infazlar yapanlar infaz kumpası ortaklığı yaptığı
ortaya çıkınca infaza kurban gittim diye bas bas bağırıyorlar… Olayı müşahhaslaştıralım…
Ve bir örnek ile süsleyelim…
Huzurlarınızda Mustafam Balbayım…
Cezaevinden gazetesine açıklama döşenmiş…Bunlar Şantaj & Montaj diye…
Balbayım bu ifade ile ben bunları silmiştim dediği ve kendi dilinin kurbanı olarak açık verdiği günlüklerini kast ediyor…
Gazetesinde çarşaf çarşaf yayınlanan şantaj montaj ve dahi masa başı kurgu haberlerden canı yananların sesini duyuramadığı ya da kulaklarını tıkayarak duymazdan geldikleri yargısız
infazları hatırlayıp Çalma el kapısını tık tık ile çalarlar kapını tak tak ile diye düşünüyor mudur…
Bırakın onu bunu Genç Subaylar Rahatsız manşetini attırdığı zaman bugünlerin zeminini hazırladığının farkına varmış mıdır…
Kader işte böyle bir şey…
İnsanı nerelerden nerelere getiriyor…
Tecrite koymuşlar kendisini…
Avukatı itiraz etmiş…
Yalnızlık korkusu mu var ne?
Ruh hali bozulmasa bari…
Hayal dünyasında tek kişilik hücrede çile doldurma planı olduğunu sanmam…
Sen kalk en namlı mekanlardan en gamlı mekanlara düş…
Olacak iş mi bu?
Evet olacak iş bu…
Dünya böyle bir şey işte…
Allah düşürmesin…
Öteden beri aklımı kurcalayan bir şey var sizinle onu paylaşayım…
Kendisinin yıldızı Uğur Abisinin katledilmesiyle parlamıştır… Bilenler bilir…
Hep merak ederim…
Uğur Mumcu’nun suikasta kurban gitmeden çok önce İlhan Selçuk Abileriyle arası bozulmuştu…
Neredeyse Cumhuriyet Gazetesinden kopanlar kervanına katılmasına ramak kalmıştı…
O meş’um suikasta kurban gidince birden bire herkes cenazenin etrafında halelendi…
Hatırlayan var mı bilmem vardır mutlaka….
İlhan Abileri Cumhuriyet Ankara bürosunun önünde cenazenin yanı başında ateşli kalabalıklara hitap ederek Uğur Mumcuya ağlamıştı…
Genç cevval Mustafam Balbayım da oradaydı…
Kendisinin arası nasıldı acep???
Ya da şöyle soralım?
Uğur Mumcu’nun darbe türü şeylere sıcak bakmadığı bilinir.
Yaşasaydı Mustafam Balbayım’a ne derdi?
Ya da o hayatta olsaydı böyle bir oyunu fark etseydi ne derdi?
Veya Kelebek Etkisi dedikleri şey…
Bu kumpas nasıl gelişirdi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder