20 KASIM 2009 CUMA
Yazar Mehmet Natık
MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com
Adına dezenformasyon diyorlar, frenkçesi bu...
Sık kullanılan bir tabirdi eskilerde ve hala revaçtadır... Huyu kurusun...
Gün oldu devran döndü, başka tabirlerle beslendi, palazlandı... Kullanan kurumun yapısına göre kılıf ve yapı değiştirdi. Başkalarını suçlayan tabire dönüştü. Asimetrik savaş oldu. Psikolojik savaş oldu. Yapana göre adı ve şekli değişti. Kimi zaman pervasız kimi zaman pertavsız oldu.
İçinde yaşadıkları halkı dizayn ederek, fildişi kulelerindeki yerlerini sağlamlaştırmak için başvurdukları bir aracı oldu. Nefes almasınlar, sorgulamasınlar, çizdiğimiz sınırlar içerisinde kalsınlar, biz onların yerine düşünür, ne istiyorlarsa biz temin ederiz diyorlardı.
Ne zaman ki özgürlüklerini verdik dedikleri tebaları kağıt üzerinde var olan haklarını kullanmak istediler; işte o zaman olanlar oldu...
Tebaanın ilk yaptığı iş kendilerini yönetmesini istemediklerini bertaraf etmek oldu.
İşte fitile ilk kıvılcımı o zaman attılar.
Her defasında engellendiler. Her defasında da sabırla bildiklerini yaptılar. Tercihleri hoşlarına gitmese de istemediklerini getirmediler...
Bildikleri yolda yürümeye devam ettiler en zor şartlarda bile...
O günlerden bugünlere gelen bir süreç ve zamana ve zemine göre kontrolü gittikçe zorlaşan bir kitle oldular...
Hal böyle olunca dizayn ediciler ne yapacaklar? Karartacaklar, yönlendirecekler, terbiye edecekler kendi çaplarında...
Nitekim öyle de yaptılar.
Lakin mızrağın çuvala sığmadığı süreçlerden geçer olduk.
Artık hiç bir şeyin gizli kalmadığı kalamadığı bir dönemi yaşıyoruz.
Şimdi her TARAF'tan pervasız ve pertavsız yapılan plan ve projeler ortalığa saçılmaya başladı ya...
Karşı saldırıya geçtiler, asimetrik savaş dediler. Halbuki dezenfermasyondu. Klişelerin ardına saklandılar ve saklanıyorlar. Korku imparatorluğunun tabularını, dokunulmaz saydıkları her başları sıkıştığında kınından çıkardıkları kılıç gibi sarıldıkları resmi ideolojik sembolleri kalkanları oldu.
Kılıf da bulamıyorlar.
Sadece suçluyorlar.
Çünkü ortada savunulacak bir şey yok.
Ha bir şey daha yapıyorlar...
Topyekün karartma yapıyorlar ya da öyle yapmaya çalışıyorlar.
Her yol mübah...
Daha önce kullandıkları her türlü mekanizma şimdilerde bunun için seferber edilmiş durumda...
Kullanılan mekanizmalar şimdilerde gönüllü olarak ve canhıraş bir biçimde kendini karartmaya hasretmiş durumda.
Neden çünkü açılan pandoranın kutusundan isimler ve mekanizmalar saçıldıkça deşifre edilmenin endişesini taşıyan gönüllü değirmene su taşıyanlar kendilerinin isimlerinin de ortalığa saçılmasını önlemeye çalışıyorlar.
Servis edilen ağ o kadar geniş ki her servis edilen kendi telaşına düştü.
Servis edilen medya ayağının karartma eylemleri kendilerini en az hasarla kurtarmanın çabasını sarf ederken, aynı kaptan beslenen toplumun her kesimini da kapsayan diğer destekçileri unutturmaya çalışıyorlar.
Malumunuz daha önce tek tek isimler bazında geniş bir sektörün cunta ve darbe çalışmalarına katkı sağladığının izleri emareleri gözler önüne serilmişti....
Şimdilerde ise anlaşılan o ki o izlerden yola çıkılarak çapı genişleyen bir yapılanmanın üzerine doğru bir gidiş var...
Dokunulacaklar listesinin medyadaki servisçilerin deşifre edilmesiyle iş aleminin derinliklerine, bürokrasiye ve legal legal başka sektörlere uzandığını görürsek şaşmayacağız...
Sizi gidi karartmacılar sizi...
Unuttuğunuz bir şey var...
Toplum ve ortak akıl haksızlığı uğratılıyoruz diye yeri göğü inleten çığlık ve vaveylalara karnından gülüyor...
Ayağı çarıklı erkanı harp pervasız ve pertavsız tavır sergileyenlere içine düştükleri gülünç durum karşısında sergiledikleri tavırlarından dolayı utanarak bakıyor...
Onlara şunu söylüyorlar Anadolu tabiriyle...
Karnınıza bıçak sokun da ölün...
Buna cesaretleri var mıdır acaba?
mehmetnatik1@gmail.com
Adına dezenformasyon diyorlar, frenkçesi bu...
Sık kullanılan bir tabirdi eskilerde ve hala revaçtadır... Huyu kurusun...
Gün oldu devran döndü, başka tabirlerle beslendi, palazlandı... Kullanan kurumun yapısına göre kılıf ve yapı değiştirdi. Başkalarını suçlayan tabire dönüştü. Asimetrik savaş oldu. Psikolojik savaş oldu. Yapana göre adı ve şekli değişti. Kimi zaman pervasız kimi zaman pertavsız oldu.
İçinde yaşadıkları halkı dizayn ederek, fildişi kulelerindeki yerlerini sağlamlaştırmak için başvurdukları bir aracı oldu. Nefes almasınlar, sorgulamasınlar, çizdiğimiz sınırlar içerisinde kalsınlar, biz onların yerine düşünür, ne istiyorlarsa biz temin ederiz diyorlardı.
Ne zaman ki özgürlüklerini verdik dedikleri tebaları kağıt üzerinde var olan haklarını kullanmak istediler; işte o zaman olanlar oldu...
Tebaanın ilk yaptığı iş kendilerini yönetmesini istemediklerini bertaraf etmek oldu.
Kendilerini yönetecekleri seçmediler. Yönetmesini istemediklerini yönetimden uzaklaştırarak tercihlerini beyan ettiler...
İşte fitile ilk kıvılcımı o zaman attılar.
Her defasında engellendiler. Her defasında da sabırla bildiklerini yaptılar. Tercihleri hoşlarına gitmese de istemediklerini getirmediler...
Bildikleri yolda yürümeye devam ettiler en zor şartlarda bile...
O günlerden bugünlere gelen bir süreç ve zamana ve zemine göre kontrolü gittikçe zorlaşan bir kitle oldular...
Hal böyle olunca dizayn ediciler ne yapacaklar? Karartacaklar, yönlendirecekler, terbiye edecekler kendi çaplarında...
Nitekim öyle de yaptılar.
Lakin mızrağın çuvala sığmadığı süreçlerden geçer olduk.
Artık hiç bir şeyin gizli kalmadığı kalamadığı bir dönemi yaşıyoruz.
Şimdi her TARAF'tan pervasız ve pertavsız yapılan plan ve projeler ortalığa saçılmaya başladı ya...
Karşı saldırıya geçtiler, asimetrik savaş dediler. Halbuki dezenfermasyondu. Klişelerin ardına saklandılar ve saklanıyorlar. Korku imparatorluğunun tabularını, dokunulmaz saydıkları her başları sıkıştığında kınından çıkardıkları kılıç gibi sarıldıkları resmi ideolojik sembolleri kalkanları oldu.
Kılıf da bulamıyorlar.
Sadece suçluyorlar.
Çünkü ortada savunulacak bir şey yok.
Ha bir şey daha yapıyorlar...
Topyekün karartma yapıyorlar ya da öyle yapmaya çalışıyorlar.
Her yol mübah...
Daha önce kullandıkları her türlü mekanizma şimdilerde bunun için seferber edilmiş durumda...
Kullanılan mekanizmalar şimdilerde gönüllü olarak ve canhıraş bir biçimde kendini karartmaya hasretmiş durumda.
Neden çünkü açılan pandoranın kutusundan isimler ve mekanizmalar saçıldıkça deşifre edilmenin endişesini taşıyan gönüllü değirmene su taşıyanlar kendilerinin isimlerinin de ortalığa saçılmasını önlemeye çalışıyorlar.
Servis edilen ağ o kadar geniş ki her servis edilen kendi telaşına düştü.
Servis edilen medya ayağının karartma eylemleri kendilerini en az hasarla kurtarmanın çabasını sarf ederken, aynı kaptan beslenen toplumun her kesimini da kapsayan diğer destekçileri unutturmaya çalışıyorlar.
Malumunuz daha önce tek tek isimler bazında geniş bir sektörün cunta ve darbe çalışmalarına katkı sağladığının izleri emareleri gözler önüne serilmişti....
Şimdilerde ise anlaşılan o ki o izlerden yola çıkılarak çapı genişleyen bir yapılanmanın üzerine doğru bir gidiş var...
Dokunulacaklar listesinin medyadaki servisçilerin deşifre edilmesiyle iş aleminin derinliklerine, bürokrasiye ve legal legal başka sektörlere uzandığını görürsek şaşmayacağız...
Sizi gidi karartmacılar sizi...
Unuttuğunuz bir şey var...
Toplum ve ortak akıl haksızlığı uğratılıyoruz diye yeri göğü inleten çığlık ve vaveylalara karnından gülüyor...
Ayağı çarıklı erkanı harp pervasız ve pertavsız tavır sergileyenlere içine düştükleri gülünç durum karşısında sergiledikleri tavırlarından dolayı utanarak bakıyor...
Onlara şunu söylüyorlar Anadolu tabiriyle...
Karnınıza bıçak sokun da ölün...
Buna cesaretleri var mıdır acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder