09 KASIM 2009 PAZARTESI
Gerçek ve Kalemin Namusu
MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com
Nicedir kalemimiz körelmeye yüz tutmuştu. İhmal mi desem yoksa ortalığa bakıp da kalemin namusuna halel getirenlerin çoğalması ve yazdıklarımızdan rahatsızlık duyanların baskın çıkması hasebiyle hevesin kaçması mı desem yazmaya ara vermek hasıl oldu.
İhmalin etkisi büyük kuşkusuz lakin kalemin namusu bir başka...
Bu namusa nasıl halel gelir?
Çok çeşidi vardır.
Malumunuz bu benzetme yoluyla yaşadığımız hayatta karşılaştığımız olaylarla kıyas yapılarak netleştirilebilir.
Herhangi birine atılan bir iftira, iftiraya maruz kalan insanın hayatını alt üst edebilir.
Veya temiz bir bürokratın adı rüşvetçiye çıkabilir.
İyi bir şeyler yapmak isteyen birileri benim tekerime çomak sokuyorsun diye bulunduğu ortamdan birileri tarafından engellenebilir.
Örnekler çoğaltılabilir. Olabilir de olabilir...
Bizim matbuat aleminde yazmak kolay değildir...
Kolay kolay yer edinemezsin...
Üstüne para ver yine de yazdırmazlar.
Gücü elinde tutanlar çeşitli saiklerle adeta bir duvar olurlar. Sağır olurlar.
Çoğu yüzüne güler ama engellemek için de herşeyi yapar...
Öyle kolay kolay görmez ve duymazlar...
Ya da hasbelkader bir yerlerde yazmışsan ve yazdıkların birilerinin zülfü yarine
dokunmuş ise bu sefer engelleme operasyonları başlar...
Sana direkt olarak bir şey gelmez ama sana vesile olanların canına okurlar...
Biz bunu yaşadık...
Öyle ki sitenin formatının komple değişmesine bile katkıda bulunduk icabında...
Tabi bunların bazılarını sonradan öğreniyoruz...
Dokunduğumuz zülfü yarda zülfü yar olsa...
Tamamen gerçek....
Ama bazı insan taifesini en çok korkutan şey de zaten bu gerçek dediğimiz şeydir...
Gerçek...
İnsanlar gerçeklerden neden rahatsızlık duyarlar ki?
Sorunun cevabı da aslında hemen yanıbaşındadır...
Bulundukları yerde ve hayatlarında yanlışlar arttığı için...
Artık yanlışlar bariz bir şekilde rahatsızlık duyan gözlere batmaya başladığı andan itibaren ortalığa saçılmaya başlar....
Bu da yanlışı yapanlarda rahatsızlık yaratır.
Biz işte böyle bir durumun ardından yazmaya ara vermek durumunda kalmıştık.
Bizde bu durum bir travma etkisi oluşturmadı değil...
Uzun süre etkilendik...
Sadesuyatirit bu saikin de etkisiyle oluşturulmuş bir blogtu ama anlaşılan travma
Mehmet Natık'ı etkilemeye devam ederken diğer arkadaşlarımızı da başka gaileler etkisi altına alarak blog'un üzerine ölü toprağı serpilmesine herkes karınca
kararınca katkıda bulunmuş.
Nefes alıp veriyoruz...
Elimizde kalem tutuyor Allah'ın izniyle...
Gerçeklerin, Kalemin namusunun hakkını verelim o zaman...
İhmale gelince.
İhmal hiç ihmale gelmez.
Niye mi?
Zalimin evi yıkılırmış ama ihmalkarın evi ondan daha çabuk yıkılırmış da ondan...
mehmetnatik1@gmail.com
Nicedir kalemimiz körelmeye yüz tutmuştu. İhmal mi desem yoksa ortalığa bakıp da kalemin namusuna halel getirenlerin çoğalması ve yazdıklarımızdan rahatsızlık duyanların baskın çıkması hasebiyle hevesin kaçması mı desem yazmaya ara vermek hasıl oldu.
İhmalin etkisi büyük kuşkusuz lakin kalemin namusu bir başka...
Bu namusa nasıl halel gelir?
Çok çeşidi vardır.
Malumunuz bu benzetme yoluyla yaşadığımız hayatta karşılaştığımız olaylarla kıyas yapılarak netleştirilebilir.
Herhangi birine atılan bir iftira, iftiraya maruz kalan insanın hayatını alt üst edebilir.
Veya temiz bir bürokratın adı rüşvetçiye çıkabilir.
İyi bir şeyler yapmak isteyen birileri benim tekerime çomak sokuyorsun diye bulunduğu ortamdan birileri tarafından engellenebilir.
Örnekler çoğaltılabilir. Olabilir de olabilir...
Bizim matbuat aleminde yazmak kolay değildir...
Kolay kolay yer edinemezsin...
Üstüne para ver yine de yazdırmazlar.
Gücü elinde tutanlar çeşitli saiklerle adeta bir duvar olurlar. Sağır olurlar.
Çoğu yüzüne güler ama engellemek için de herşeyi yapar...
Öyle kolay kolay görmez ve duymazlar...
Ya da hasbelkader bir yerlerde yazmışsan ve yazdıkların birilerinin zülfü yarine
dokunmuş ise bu sefer engelleme operasyonları başlar...
Sana direkt olarak bir şey gelmez ama sana vesile olanların canına okurlar...
Biz bunu yaşadık...
Öyle ki sitenin formatının komple değişmesine bile katkıda bulunduk icabında...
Tabi bunların bazılarını sonradan öğreniyoruz...
Dokunduğumuz zülfü yarda zülfü yar olsa...
Tamamen gerçek....
Ama bazı insan taifesini en çok korkutan şey de zaten bu gerçek dediğimiz şeydir...
Gerçek...
İnsanlar gerçeklerden neden rahatsızlık duyarlar ki?
Sorunun cevabı da aslında hemen yanıbaşındadır...
Bulundukları yerde ve hayatlarında yanlışlar arttığı için...
Artık yanlışlar bariz bir şekilde rahatsızlık duyan gözlere batmaya başladığı andan itibaren ortalığa saçılmaya başlar....
Bu da yanlışı yapanlarda rahatsızlık yaratır.
Biz işte böyle bir durumun ardından yazmaya ara vermek durumunda kalmıştık.
Bizde bu durum bir travma etkisi oluşturmadı değil...
Uzun süre etkilendik...
Sadesuyatirit bu saikin de etkisiyle oluşturulmuş bir blogtu ama anlaşılan travma
Mehmet Natık'ı etkilemeye devam ederken diğer arkadaşlarımızı da başka gaileler etkisi altına alarak blog'un üzerine ölü toprağı serpilmesine herkes karınca
kararınca katkıda bulunmuş.
Nefes alıp veriyoruz...
Elimizde kalem tutuyor Allah'ın izniyle...
Gerçeklerin, Kalemin namusunun hakkını verelim o zaman...
İhmale gelince.
İhmal hiç ihmale gelmez.
Niye mi?
Zalimin evi yıkılırmış ama ihmalkarın evi ondan daha çabuk yıkılırmış da ondan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder