26.04.2012

Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş Amacı Neydi???


Anayasa Mahkemesi malumunuz 27 Mayıs Darbesinin ürünlerinden birisidir…

50. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle bunu bir kez daha hatırlamış ve hatırlatmış olalım…

Vatana millete hayırlı(!) olsun…

Böyle bir mahkemenin kuruluşu; vesayet sisteminin sahiplerinin kurdukları sistemin bekasına yönelik nasıl ileri görüşlü ve geniş bir ufka sahip olduklarını yansıtması açısından anlamlıdır…

Bilindiği üzere cumhuriyet rejimi bu topraklarda eskiye dair ne varsa onları önce kullanmak ve sonra yeri ve zamanı gelince atmak üzere kendisine meşruiyet alanları bula bula yerini sağlamlaştırma yoluna gitmiştir…

Halk indinde muteberliği ve meşruluğu Milli Mücadele sonrası icraatları yukardan emir, dayatma ve baskı ile geldiği için tartışılagelmiştir…

Fazla söze, süslü kelama gerek yok…

1921 Anayasası ile sonrasında gelen 1924 Anayasasına bakıldığında ve zaman içerisinde yapılan değişikliklerle Anayasaya yerleştirilen bir takım hükümlerin ileride hangi gelişmelere ve tartışmalara yol açtığı görülecektir…

27 Mayıs Darbesi ile Anayasaya giydirilen yeni hükümler ve kurumlar ise vesayetin zirveye taşındığının ileride göstergesi olacaktır…

İşte Anayasa Mahkemesi de bu kurumlardın birisi olarak vesayet rejiminin kendisine tehlike olarak gördüğü yapılanmalara karşı ne denli geniş bir ufka sahip olduklarının göstergesi olarak arzı endam edecektir…

General Kenan Evren’in deyimiyle netekim irticacı olarak nitelendirdiği Milli Nizam Partisi geleneği ve rejimin kendisine tehlike olarak gördüğü ve bölücü olarak nitelendirdiği partilerin kapatılma mercii olarak sistem lehine ne denli isabetli bir kurum olduğunu ispat etmiştir…

Ak Partiye yönelik açılan kapatma davası ise canlı olarak hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır…

Bununla beraber anayasal çizgiler(!) zorlanarak yakın zamana kadar TBMM’de yasalaştırılan bir çok kararın bu çizgiler zorlanarak hatta ve hatta kör ideolojik gerekçelerle iptali yoluna gidilmesi de canlı olarak hafızalarda tazeliğini korumaktadır…

Hal böyle olunca vesayet sisteminin artık bir nebze olsun sorgulanabilir hale geldiği günümüzde 50. kuruluş yıldönümü alayı vala ile idrak edilirken Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın  "Anayasa mahkemeleri, anayasal çizgiyi esas almak suretiyle siyasi aktörler arasında hakemlik fonksiyonunu yerine getirirken taraflara lojistik destek sağlayan bir kurum olamayacağı gibi milletin iradesini temsil edenlere çelme takma yeri olarak da kullanılamaz.''   ifadesi biraz ironik kaçmaktadır…

Hangi anayasal çizgi diye bi sormak lazım???!!!

Daha dünü kadar Demoklesin Kılıcı gibi tepelerde savrulan Mahkeme bugün ne oldu da siyasi aktörler arasında hakem rolüne soyunuyor diye bi sormak lazım???!!!

Taraflar ve siyasi aktörlerden kastedilenler kimler diye bi sormak lazım???!!!

Taraf dediğiniz vesayet sisteminin savunucuları ile millet iradesini ve değerlerini temsil edenleri savunmak adına hak ve özgürlüklerden yana adım atanlar ise bu ayrım neden ve şimdi yapılıyor diye bi sormak lazım???!!!

Daha önce önüne gelen bir kısım davaları değerlendirirken millet iradesini temsil edenlere çelme takmak şeklinde kararların altına Yüce Mahkemenin attığı imzaların o günlerde nasıl değerlendirildiğini bi sormak lazım???!!!

Değişen ve dönüşenler hangi kurumlardır diye bi sormak lazım???!!!

Vesayet sisteminin ve onun getirdiği kurumların sürekli tartışıldığı bir vasatta çizilen yeni yol haritalarının neresinde hangi kurumların yer almak istediğini bi sormak lazım???!!!

Bizde soru çok!!!

1921 Anayasası ile getirilen haklar 1924 ve sonrasında yapılan Anayasalar ile sürekli olarak millet iradesini yok sayan ve milleti temsil makamındaki seçilmişlerin faaliyetleri daraltılan alanlara adeta hapsedilmiştir…

Bu mekanizma da sistemin oluşturduğu kurumlar vasıtasıyla işlemiştir…

Anayasa Mahkemesi de bu kurumlardan birisidir… Ve dahi sorunludur…

TBMM’de seçilmişlerin ittifakla veya çoğunluğu sağlayarak aldığı kararların anayasal sınırların ve kanunların yorumlarla, tartışmalı kriterlerle mahkemelerde bozulması, partilerin yoruma dayalı kriterlerle kapatılmasının sağlanması TBMM’nin faaliyette bulunmasına gerek var mı partiler milletin teveccühüne göre mi yoksa bu kurumların yorumlarına göre mi oluşsun veya  hangi şartlara göre oluşsun da kapatılma olmasın sorusunu da beraberinde getirir…

Adına anayasal kurumlar dediğimiz bir takım kurumlar TBMM’ni işlevsiz hale getirmemelidir… Bu kurumlardan birisi de Anayasa Mahkemesidir…
                                     
Yeni Anayasa çalışmalarının devam ettiği bu süreçte vesayet sisteminin oluşturduğu bu gibi kurumlar ve uygulamalar çözülmesi gereken ve beklenen kör düğümlerdir…

Ayrıca sistem yeni bir algı ile sağlıklı bir mecraya sürüklenmezse siyasi parti liderlerinin konuştukları dilin savaş dili mi barış dili mi olduğunu ne kestirebilir ne de yönlendirebilirsiniz… 

Hele hele Vesayetin savunucuları olaya topyekün savaş vechesinden bakmaya devam ediyorken…

Hiç yorum yok: