11.04.2012

Mehmet Haberal ve Türkiye’nin Utancı


Mehmet Haberal kendi tutukluluğu ile ilgili "Ameliyat yapmam, üniversiteler kurmam gerekirken üç yıldır tutukluyum. On aydır da Zonguldak milletvekiliyim. Benim tutuklu olmam Türkiye'nin utancıdır. Meselenin çözüleceği yer parlamentodur ve bu noktada CHP'ye çok büyük sorumluluk düşmektedir."  diyormuş…

Utanç kategorisinde değerlendirilecek o kadar şey var ki bu ülkede…

Kendisi ile ilgili hazırlanan iddianameyi görmezden gelmesi ilginç ama biz yine de utanç kategorisine girecek asıl meseleleri şeklen de olsa sayalım da utanç duyulması gereken şeyler nelermiş görelim isterseniz!!!

İlk Meclisin açılması ile sade ve net ifadelere sahip anayasanın zaman içerisinde değiştirilerek kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştırmayı kendine ilke edinmiş bir zihniyeti yansıtması…

Zaman içerisinde meclis içi darbelerle halkın ihtiyaçlarından ziyade elit bir zihniyete dayanak haline getirilmesi..

Bu çerçevede CHP’nin 6 okunun halkın sırtına hançer gibi saplanarak halen orda kalmasının sağlanması…

Sonrasında 27 Mayıs süreci ile doğrudan darbelerle anayasanın müdahalelere maruz kalması…

Normalleşmenin(!) olduğu zamanlarda TBMM vasıtasıyla kıyısından köşesinden yapılan değişikliklerle ancak suni solunum sağlanması…

Bu değişikliklerle yamalı bohça haline gelmiş bir anayasaya sahip olunması…

Uygun bir ortam ve sayısal çoğunluk olmasına rağmen geçmişte yeni bir anayasa ile ilgili adımın atılmaması…

Şimdilerde yenisi ile ilgili çalışmaların sağlıklı bir zeminde yürümesinin sağlanamaması…

Doğrudan yasalar veya yasalara yerleştirilen mayınlı araziler vasıtasıyla yöneticilerin iki yüzlü davranmaya zorlanması…

Sistem mekanizmalarının eksiklikleri gidereceğiz diye yasa, mevzuat, yönetmelik ve genelge mezarlığına çevrilmesi…

Atanmışların sınıfsız bir toplum yaratacağız argümanı ile yola çıkılarak elit bir sınıf haline gelmesi…

Seçilmişlerin halen dar alanda kısa paslaşmalarla istikrarı sağlamak için çaba sarf etmesi…

Vesayetçi anlayışın varlığını halen sürdürmesi…

Darbeseverlerin varlığını sürdürmesi…

Statükonun direnmeye devam etmesi…

Faili meçhul diye anılan faili malum cinayetlerin pervasızca işlenebilmesi…

Devlet adına devletten nemalanan yapılanmaların varlığını halen sürdürmesi…

Halka rağmen halk için anlayışının bu ülkeye has bir anlayış olarak tedavüle sürülmesi…

Celladına aşık olan insanların çokluğu…

Ölü sevici zihniyete sahip putpereset anlayışların çağdaşlık olarak halka sunulması…

Darbe döneminde genelkurmay başkanının kendi askerleri tarafından aşağılanması…

Onlara alkış tutanların çokluğu…

Seçilmiş Hükümete komplo iddiasıyla tutuklananlara vatansever muamelesi yapılarak açılan davaları itibarsızlaştırma çabaları…

Bir kısım darbe müteşebbislerinin halen yargı önüne çıkarılamaması…

Göz göre göre işlenmiş cinayetlere intihar süsü verilmesi…

Uludere hadisesinin açıklığa kavuşturulması mekanizmasının yavaş işlemesi….

Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve beraberindeki heyetin kazaya kurban gitmesinin üzerindeki sis perdesinin bir türlü aralanamaması…

Darbeye teşebbüsten yargılananların teşebbüs yarım kalmıştır bizi yargılayamazsınız demesi…

Darbeyi gerçekleştiren 12 Eylül generallerinin ise bir kurucu iradeyiz bizi yargılayamazsınız demesi…

Demirel’in 12 Eylül Davasına müdahil olmaması ve Nazlı bir savunucuya sahip olması…

Eski MSP yöneticilerinin bu süreçte sessizliğini muhafaza etmesi…

Etnisitenin dayatılarak bundan bir terör örgütü yaratılması…

Yaratılan bu terörle mücadeleye son 30 yıl içinde 400 milyar dolardan fazla para harcanması…

Terör nedeniyle göçe zorlananların insanların yaşadıkları travmalar…

Toplumsal düzeyde iç dengelerin sarsılması…

Ötekileştirme anlayışının her alana yansıması…

Ekonomik krizlerle yine 400 milyar dolardan fazla kaybın yaşanması…

Ülkenin maddi ve manevi güçlerinin oluşturulan iç meselelere kurban edilmesi…

Sağlıklı bir eğitim sisteminin bir türlü sağlanamaması…

İnsanlarımızın halen genel anlamda emniyetinin tam olarak sağlanamaması…

Hırsızların ve cinayet işleyenlerin suç işlemelerine mani olacak anlamda bir caydırıcılığın sağlanamaması…

Adaletin yavaş işlemesi…

Halkın kahir ekseriyetinin inanç ve değerlerinin itibarsızlaştırma ameliyesinden nasibini almaya devam etmesi…

Hilkat garibesi uygulamaların halk üzerinde tahakküm etmeye devam etmesi…

Bebeklerden katiller yaratılmaya zemin teşkil edilmesi…

Tek Parti döneminde teşkil edilen Korku İmparatorluğunun hakimiyetini halen sürdürdüğü alanların çokluğu…

Korku İmparatorluğu ya geri dönerse korkusu ile yaşayan ve söylemleri ile zaman zaman bu çevrelere mesaj vermeye çalışan iktidar kadrolarında yer alan siyasilerin varlığı…

 Saymakla bitecek gibi gözükmüyor ama son olarak şöyle bağlayalım…

Darbeci zihniyetli, solcu mu Kemalist mi devrimci mi karşıdevrimci mi ne olduğu belli olmayan, faşizmi çağrıştıran uçuk fikirlerin savunucusu, zamana ve zemine göre her türlü fikre ve kılığa bürünen, dün ak dediklerine bugün kara diyen, piyasanın her türlü taşının altını kendine siper ve mevzi edinmiş bir takım yazarlar ve medya camiasının varlığı Türkiye’nin utancıdır….

Utanç mı dediniz???
Alın size utanç hem de istemediğiniz kadar!!!

Hiç yorum yok: