3.05.2010

Mütareke Basını Dedikleri

mehmetnatik1@gmail.com

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ne zaman basının karşısına çıkıp iki kelam etse, beni alır bir telaş...
Yine baltayı taşa vurdu, seyreyleyin gelecek eleştirileri diye aklımdan binbir türlü düşünce geçer...
Sağolsunlar Sayın General İlker Başbuğ bu aciz Mehmet Natık'ı bu hususta maalesef hiç yanıltmadı...
Sevindiğimi sanmayın üzülesi bir durum bu...
Çünkü ülkenin en önemli ve vatan savunmasını kendilerine emanet ettiğimiz TSK'nin en tepe yöneticisi olur kendileri...
Görevi ilk devraldığı gün yaptığı konuşmadan tutun da şu ana kadar yaptığı hiç bir konuşma ve embeddet gazetecilere verdiği özel sipariş röportajlar da dahil ağzından çıkanlar eleştirilerden nasibini almamış olsun...
Konuşmaları ve verdiği röportajlar sadece şahsına sıkıntı vermekle kalmamıştır...
Kurum içindeki durumdan vazife çıkararak her türlü darbe senaryosuna adı karışan personelinin bu güzide kuruma zarar verdiği yetmiyormuş gibi...
Bundan başka asıl vazifesi vatanı düşmana karşı savunmak olan bu kurumun içindeki bir kısım personel, işi gücü bırakıp kendi kurumunu yönetmek yerine ülkeyi yönetenleri ve ülkeyi yönetmeye kalkışarak zor duruma düşünce, ferdi hataları eleştirenlere karşı da savunma yaparken TSK kalkan olarak kullanılmış; kurum yıpratılmaya içten içe devam etmiştir...
Hele mütekaid olanları hiç çekilmezdi, iyiden iyiye çekimez hale gelmiş; bu da nedense görmezden gelinmiştir...
Şahsı bir yana yaptığı açıklamalar başındaki kurum adına yapıldığı için kurum sıkıntıya girmeye devam etmiştir...
Asıl "Kurumu yıpratıyorsunuz" diye verilen beyanatlar kurumu yıpratmıştır...
Alın şu son beyanat ve bir kısım basınla ilgili söylediklerini...
Minval ayın minval...
Netekim tepkiler gecikmedi...
Sadece bir eleştiriyi ele alalım...
Star Gazetesinden Şamil Tayyar bir dizi soru sıralamış ama beklesin ki cevap gelir...
Tek başına yazının başlığı bile BALYOZ gibi..."
Sen Kendi Hainlerine Bak Paşam"
Başka söze gerek yok demeye getirmiş...
Gelelim Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un söylediklerine...
“Terörle mücadeleye yönelik her türlü eleştiriyi saygıyla karşılıyoruz. Ancak bugün maalesef Türkiye’de basının bir bölümü, İstiklal Savaşındaki mütareke basınını dahi aratacak seviyede. Ben inanıyorum ki mütareke basını dahi bu kadar hain bu kadar önyargılı değildi.
Cuma akşamı Tunceli’deki saldırı esnasında hava şartları kötüydü. Saldırı yaklaşık 3 saat sürmüştür. Orada 4 şehit verdik. O karakol orada niçin var? O karakol orada bölgedeki insanımızın güvenliğini sağlamak nedeniyle oradadır. Kahramanca mücadele etmiş, görevlerini yerine getirmişlerdir. Görevlerin yerine getirilmesinde gerekirse şehit olmak da vardır. Haksız yere, yalanlara dayalı olarak TSK’ya saldırı için her vesileyi kullanan basını lanetliyorum."...
diyor...
Aslında doğru bir tespit ama nereden baktığınıza bağlı...
Ülkemizde bir kısım basın halen Mütareke Basını mensubiyetini kaybetmemiştir...
O geleneğe sıkı sıkıya bağlıdır...
O günden bu güne menfur ve kınanası bir çok yazının altına imza atmış ve manşetlerden tetikçilik yapmıştır...
Halka rağmen halka dayatılan her türlü melanetin basın yoluyla kanıksanması ve korku devleti oluşumunun medya ayağını başarıyla deruhte etmede bunların katkısı unutulmaz...
Bunlar "Vay Şerefsiz" diye manşet atmaktan çekinmezler...
Bunlar ensest ilişkileri ihtiva eden programlarla halkın ahlaki değerlerini iğdiş edip inanca dair ne varsa onun ırzına geçtikten sonra, sapıklıklar sonucu oluşan mağduriyetleri manşete çekerek en acımasız eleştirileri yapmaktan çekinmezler...
Bunu yaparken bile dertleri rehabilite etmek değil yarayı daha da kanatmaktır...
Bunlar "411 El Kaosa kalktı" manşetiyle sistemin yegane temsilcisi ve meşruiyet kaynağı olan TBMM'ni bile istiskal etmekten çekinmezler...
Bunlar provakatif eylemleri silah olarak kullanmaktan çekinmezler...
Alın Danıştay Saldırısını her birisi sus pus hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlar...
Bunlar darbecilerin kıçını yalamaktan burunları kahverengileşenlerdir(!)...
Bunlar ithal malı akademisyenler vasıtasıyla gündem oluşturmayı pek severler...
Sanırlar ki herkes de öyle düşünür...
Kurulu düzeni koruyacağız diye dışarı desteğine sarılmakta beis görmezler...
80, 90 yıl öncesinde zihniyetlerine varis oldukları mütareke basını da öyle yapardı...
O zamanlar hem basın camiasıda hem de silahlı ve silahsız bürokratik çevrelerde Muhipler Cemiyetlerine bayrak sallayandan geçilmezdi...
Bir de manda yönetimine girmeyi ciddi ciddi savunanlar vardı...
Evet bizim basın camiasında halen Mütareke Basınını aratmayacak zihniyette gazeteler ve gazeteciler var...
Ama Genelkurmay Başkanı doğru sözle yanlış adres gösterdi...
Hain olan bir kısım basın; her türlü gayrımeşruluğu meşru bir tutummuş gibi gösteren basındır...
Bunları da herkes biliyor...
Kendileri de biliyor...
Bilmeyenler de var tabi...
Başını kuma sokanlar...
Onlar hariç...
Ayrıca her türlü eleştiriye saygılı olunacaksa ancaklı cümleler kurulmamalı...
Yapılan eleştiri değil de başka bir şey ise işin rengi zaten değişir...
Hoş bizim ülkemizde hakareti eleştiri diye dayatanlar ve bunu basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirenler de var malumunuz...
Onların da adresi belli Mütareke Basınının şimdi ki medya uzantıları...
Ve vazifelerini yapmaya da devam ediyorlar...
Üstelik yaptıkları hakaretler yargıdan basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir kararıyla çatır çatır geri dönüyor ve hakaret hakaret edenin yanına kar kalıyor...
Mütarekecilerin gözü kararmasın da kimin ki kararsın...

NOT: Bu sitede yayınlanan yazılar aynı zamanda http://www.sadesuyatirit.com/ sitesinde de yayınlanmaktadır.

Hiç yorum yok: