26.05.2010
Partizan Medya
24.05.2010
Kılıçdaroğlu ilk kez makam koltuğuna oturmuş!!!
MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partinin eski Başkan Deniz Baykal'ın koltuğuna oturdu.
CHP Genel Merkezi'ne gelen Kılıçdaroğlu, burada 12.kattaki makam odasına Genel Sekreter Önder Sav ile birlikte girdi. Gazetecilere burada poz veren Kılıçdaroğlu daha sonra Baykal'dan boşalan genel başkanlık koltuğuna oturdu. Kılıçdaroğlu burada yaptığı açıklamada, "Sizler beni burada otururken değil halkın içinde gezerken göreceksiniz.'' dedi.
Basın mensuplarına da kısa bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi sıkıntılardan kurtarmak, partiyi iktidara taşımak için mücadele edeceğini söyledi. Toplumun her kesiminde sorun olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Eleştirileri saygıyla karşılıyorum" şeklinde konuştu.
Eleştirileri saygıyla karşılıyorum ifadesini bir tarafa kaydediyoruz...
Küçük bir girizgah yapalım hani derler ya ufaktan ufaktan diye...
Medyanın deve dişi gibi anlı şanlı köşeyazarları ve köşecileri ve dahi bilumum yorumcuları Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kurultaycı, en statükocu, en halkçı, en devletçi, en laikçi, en bilumum eksantirik sıfatların sahibi, sonradan solcu tuhaf jargonların sahibi CHP'nin çiçeği burnunda, birden bire kucağına atılıveren Genel Başkanlık koltuğuna oturtulan Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili her türlü yorumu, eleştiriyi, yağlamayı, ballamayı, bağlamayı, gaz vermeyi yaptı...
Ve bize düşen bir şey kaldı mı diye düşünerek bu yazı kaleme alındı...
Şu dünyanın işleri pek garip...
Cumhuriyetin kurucu babalarının rejimi tesis ettikten sonra idareyi kurumsal bir yapı içinde götürmeleri gerektiği zarureti hasıl olunca kurdukları CHF'nın CHP'ne dönüştürülmüş günümüz versiyonunun başına tenkile ve dilimizin söylemeye varmadığı, artık önceden de sonradan da herkesi malumu muameleye tabi tuttukları Dersim yöresinin bir evladını getirdiler...
Hesaplamacıların hesap hatası yapma ihtimali var mı yok mu???
Göreceğiz...
Yeni genel başkanın kendi kimliğini ispat etmesini beklemeden, hangi yakıştırmayı yapacaklarını şaşıran medya tellallarının Gandi, Ecevitin yeni versiyonu, halkçı falancı filancı tiplemelerinin etrafa saçtığı ışık altında önümüzü görmeye çalışıyoruz...
Çiçeği burnunda Genel Başkan kendisine yapılan yakıştırmaları reddetmeyerek yan cebine koymayı tercih etse de kendini halkçı olarak tanımlamaya şimdiden başladı...
Kurultayda yaptığı konuşma herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir mantıksızlık silsilesi çevresinde cereyan etti...
Dağınıklık içinde bir çok çevreye mesajlar gönderildi...
Yeni kurulan bir partinin vaad çıkınından çıkan sözlerden tutun da fukara edebiyatına varıncaya kadar bir çok şeyi barındırıyordu...
Bir gerçek vardı konuşma içerinde o da elit parti seçmeni olan cumhuriyet burjuvasini(!) oluşturan zengin ve statükocu kesimin dışında herkese vaad vaad vaad...
Bu kesim uygun bir zaman ve zeminde kendisini sigaya çeker nasılsa...
Ne de olsa imajmaker olarak şu an ihtiyaç duyuyorlar kendisine...
Bu gidişle Karabulut olan soyadını eşkiya dedeye nispet Kılıçdaroğlu'na çeviren Gandi Kemal'e Vaaddaroğlu derlerse şaşırmayız...
Her neyse herkes CHP'nin hala Nasıl Genel Başkan Oldum!?şaşkınlığını üzerinden atamayan ve yüzünden çok rahat hissedilen yeni Genel Başkanı hakkında bir çok şeyi söyledi...
Biz bir şey söyleyeceğiz...
Halk halk diyor ya onunlu ilgili...
Bürokrasi hayatı bizi çok ilgilendirmiyor...
Orada halkla bütünleşecek ne yaptığı herkesin meçhulü...
CHP Genel Başkanı'nın halkçılığına dair geçmişte iz sürenler pek bir şeye rastlayamıyorlar...
SSK Genel Müdürlüğü zamanında akrabayı taallukatı işe aldığına dair iddialar sürekli dillendirildi...
Halkçılıktan anlaşılan buysa o Halkçı Ecevit'in kasketini giysin vatandaş da şapka çıkartsın...
Sonraları Vavek Derneği Başkanı olarak vergi takipçiliği yaptığı dönemler halkçılıksa bu da iyi...
İş Bankası Yönetim Kuruluğu üyeliği elit çevreye ısınma turlarıdır bence...
Burada da halkı göremezsiniz...
Vekilliği dönemine gelince bakın orada duracaksınız işte...
Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekil olup da halktan bu kadar uzak duran birisine ben rastlamadım...
Mehmet Natık nereden çıktı bu demeyin...
Ser de Meclis koridorlarında dolaşmışlık var...
Kemal Bey'in ziyaretçileri arasında halktan ve memleketinden ve seçim bölgesinden bir tek ziyaretçiye rastlayan çıkmazdı...
Ziyaretçileri genellikle bürokrasi koridorlarında gezindiği dönemlere ait ayak izlerini takip ederdi...
İltifat da Sayın Vekilim değil bürokraside uzmanlık gerektiren alanlarda kıdemi düşük olanların kıdemlilere hitap tarzı ile olurdu...
"Üstat" şeklinde...
Ben canlı şahidiyim... Nereden çıktı bu diye zihninize soru işareti gelmesin...
Kemal Bey'in her ne kadar İstanbul Milletvekili olsa da Tunceli'li olduğunu bilip de Güneydoğu seçmenini yakından tanıyanlar yöreden hiç ziyaretçi gelmemesine şaşırırlardı...
Hele hele Kamer Genç'in ziyaretçi trendini bilenler için bu daha da meraka mucipti...
İşte bu meraka muciplerin maiyyetinde aslan gibi çalışanına Kemal Bey'in neden memleketinden veya seçim bölgesinden ziyaretçisi gelmiyor sorusuna verilen cevap çok açıktı...
"Kemal Bey'in vatandaşla pek işi olmaz kendisi teknik çalışır!!!..."
Teknik dediği şey yani yazı çizi komisyon adamıdır, vatandaşın ve halkın problemleri ile ilgilenemez zaten vakti de yok!!!
Zaten kendileri de önceleri TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyesi idiler...
Grup Başkanvekili olmadan önce...
Şimdi ise Genel Başkan ve halkçı oldular...
Artık kendileri hem teknik hem de halkçı takılacaklar...
Ne zamana kadar???
Bugün yelkene rüzgar pompalayanlar geminin rotası ile ilgili yeni kaptanla alacakları yolu görene kadar???
CHP'de ipler, dümen, kaptan köşkü öyle her ele, herkese kolay teslim edilmez...
Edilse de miş gibi yapılır...
Kanla irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti diyen bir neslin ahfadıyız biz...
Yok öyle!!!
21.05.2010
Orgeneral Başbuğ
Anayasayı Kim İhlal Edince Yargılanmalı?
'YSK'nın referandum süresini 120 gün olarak belirlemesi zorlama bir karar'' diyor ve devam ediyor:
''Çünkü bu bir seçim yasası değil. Seçim yasalarının değiştirildikten sonra ilk bir yıl içerisinde yapılacak seçimlere uygulanamamasının temel esprisi mevcut iktidarların bu değişiklikler yoluyla kendi lehlerine bir durum yaratarak seçimlere girmelerine engel oluşturmaktı. Anayasa değişikliğinin amacı buydu zaten. Bunun referandumla bir ilgisi yok. Referanduma siyasi partiler girmiyor, referandumla Meclisteki çoğunluklar el değiştirmiyor. Oraya herhangi bir etkisi yok. Böyle bir kararın gerekçesi politik bir gerekçe olarak gözüküyor. Oy birliğiyle alınmış bir karar. Çok tartışmalı, problemli bir konuda oy birliğiyle karar alındığı zaman, burada çok ciddi kuşkular ortaya çıkar. Yani Yargıtayda ve Danıştayda çok politik ve problemli konularda oy birliğiyle kararlar verildiği zaman bunun arkasında nasıl bir politik gerekçe olduğu konusunda bir karine ortaya çıkıyor. YSK açısından da aynı şeyi söyleme imkanı var. Hatalı ve yanlış Anayasa yorumuna dayalı bir karar olduğunu söyleyebiliriz. Ama kararın temyizi yok işte.''
Can, bir gazetecinin CHP'nin Anayasa değişikliğinin esastan incelenmesi istemiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmasının doğru olup olmadığına ilişkin sorusunu ise şöyle cevaplıyor:
''Bakın 148. maddeyi okuma yazma bilenler açıp okudukları zaman, durum çok net. Yasak alana giren bir kurumsal yetkinin varlığından bahsedemezsiniz. Böyle bir şey olamaz. Anayasa koyucu daha önceki uygulamalara tepki olarak Anayasa Mahkemesinin esasa hiçbir şekilde girmemesini, biçim denetimi yoluyla ya da bu ad altında dahi esas denetimi yapamaması gerektiğine karar vermiş durumda. Böyle bir adım attığınız andan itibaren tamamen ölçüsüz, referanssız alana girmiş oluyorsunuz. Tamamen politik keyfiliğe göre siz karar veriyorsunuz. Bu şu demek oluyor ki, artık mahkeme olmaktan çıkıyorsunuz, ulusal iradeyi mutlak suretle hüküm ve bağ altına alan bir kuruma dönüşüyorsunuz. Artık Anayasa değiştirildiği andan itibaren ulusal irade vardır. Yasa çıkarıldığı zaman ulusal irade yoktur. Ama Anayasa değiştirildiği zaman ulusal irade vardır ve siz artık ulusal iradenin çalışmasını olanaksızlaştırıyorsunuz, bu çok ağır Anayasa ihlalidir. Yani CHP'nin Anayasa Mahkemesine bu davayı götürürken göze aldığı şeyin ne olduğunu biliyor olması lazım. Anayasa Mahkemesi bu konuda bir temayül içerisine girdiği zaman hangi adımları attığını da çok iyi biliyor olması lazım.''
Can, ''Mahkemenin kararı ne olur?'' şeklindeki bir soruya da ''Biçim denetimi dışında bir karar, karar değildir. Çünkü biçim denetiminin dışına taşan bir eylem Anayasa Mahkemesini, Anayasa Mahkemesi olmaktan çıkarır, 11 kişinin bir araya gelerek, kendi siyasi görüşlerini deklare etmesi dışında herhangi bir anlam ifade etmez. Biçim denetimi dışına taşıldığı andan itibaren Anayasa Mahkemesi biter. Nasıl biter? Yetkisiz bir alanda kurum yoktur zaten'' diye cevap veriyor....
Yani diyor ki Yüksek Yargı Kurumları anayasayı ve yasaları ihlal ediyor...
Bu doğrudan şu demektir bu kurumlarda görev yapanlar anayasayı ihlal suçu işliyorlar...
Vermiş oldukları kararların temyizi olmayabilir ama o kararları anayasayı ve yasaları ihlal ederek aldıkları için bu durum anayasayı ihlal suçundan yargılanmaları gerektiği anlamına gelir...
Tuzun koktuğunun farkına daha başka kimlerin varması gerekir???...
O makamlarda oturanlar anayasayı ihlal suçu işler ve işledikleri suçla kalırlarsa adalet nasıl sağlanır bu ülkede???
Kaldı ki bu tür kararların altına imza atanlar erki de tersten okutuyorlar...
Yasama yürütme yargı deniyor ama Yargı yasamayı ve yürütmeyi almış oldukları kararlarla istiskal ediyor, hiçe sayıyor, yok hükmünde kabul ediyor...
Halbuki böyle bir yetki kendilerine verilmemiş...
Oldu olacak Yargıyı başa koyalım isteseniz;
Yargı yasama yürütme olsun...
İsterseniz;
Yargı yürütme yasama olsun...
Yargıçlar talimat versin TBMM o doğrultuda yasa çıkarsın yürütme de bunu uygulasın...
Adalet isimli beyaz giysili kızın elindeki Kılıç da vesayetin istediğini kessin...
Teraziye ve kitaba gerek yok...
NOT: Bu sitede yayınlanan yazılar http://www.sadesuyatirit.com/ da da yayınlanmaktadır.
Bekleriz efendim...
10.05.2010
Dev Satranç Tahtası ve Etrafı Deniz'le Çevrili Türkiye
10 Mayıs 2010 Pazartesi
* Komplo hukuk dışı ahlak dışı bir tertip demektir. Bir komplo yaparken, bazen haneye tecavüz edersiniz. Duvarlara gizli kameralar yerleştirirsiniz. İnsanların en korunaksız görüntülerini alırsınız kesersiniz biçersiniz montaj yaparsınız çarpıtırsınız.
* Böyle yaparken de insan mahremiyetine tecavüz edersiniz. İnsanların şerefleri onların umurlarında değildir. Şantaj, ticari kazan için düzenlenmemiştir. Sİyaset için yapılmıştır. Ahlak ve vicdanlarına uygun bir siyaset.
Yıllardır bekleyen bir kaset çıkmamış bir komplo icat edilmiştir. Cumhuriyeti hukukun üstünlüğüne sahip çıkan sivil diktaya karşı verilen mücadeledir.
* Son iki hafta içinde düzenlenmiş ve piyasaya sürülmüştür. Komplo tazedir günceldir. İleri teknoolji ile tezgahlanan bu görüntüler, fütürsuzca bu kadar icra edilmesi iktidar olmadan mümkün değildir.İktidarın bilgisi dışında yapılamaz.
* ABD'den Pensilvanya'dan aldığım destek mesajlarının samimiyetine inandığımı söylerim.
* Üzülenlere söyleyecek bir şeyim var. Ahlaksız komplolar diyerek komployu savunamazsınız. Komplocuya hayat alanı açanlar "çok ayıp..." diyenlerdir.
* Bu komplolara itibar edenlerin nereye kadar gidebilecekleriniş hep beraber göreceğiz. Bu tablo karşısında bane de teslim olamayacağım.
* Kimsenin beni sorgulamasına izin vermeyeceğim. Eğer bunun bedeli varsa ve bu bedel CHP'den ayrılmaksa bu bedeli öderim.
* Benim istifa etmem kaçmak anlıma gelmez. Tam tersine meydan okumadır.
* İstifa ediyorum. Bunun hedefi ben değilim, CHP'dir. Benim isitfa kararım Türkiye'yi CHP'yi yeniden tanzim etmek isteyenlere imkan verecektir.
* Yalansız duruş sergilemek sadece benim işim olmamalı. Umarım bu yaşananlar ve benim istifam yeni bir başlangıç olur.
* Umarım şerden bir iyilik çıkar, doğru dürüstlük kazanır. Ben sizlere hakkımı helal ediyorum. Siz de hakkınızı helal edin.