22.11.2011

Türkiye: Demir Perde Ülkesi miydi?!!!

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ

Soğuk savaş döneminin iki kutuplu(!) dünyasında SSCB tahakkümü altında olan ülkeler baskı, kasvet ve korkuyu çağrıştırdığı için demir perde ülkeleri diye anılırdı...

Adının başında Demokratik veya Halk olan cumhuriyetler silsilesi...

Sanırsınız ki sınırsız özgürlükler her taraftan püfür püfür esiyor...

Yansıtılan cazibeye nice canlar kapıldı gitti...

Perde yıkılınca da cazibenin enkazdan müteşekkil olduğu anlaşıldı...

Yugoslavya ise bambaşka bir örnektir...

Demir perdenin farklı bir versiyonu olarak Tito'nun ölümüyle rejimin anatomik yapısı deşifre oldu...

Ambalaj hikaye imiş...

Gelinen noktada parçalanmışlık, kan, gözyaşı ve yıllara sari mazisi travma ve tedavisi güç yaralarla dolu ülkecikler...

Ve Bosna'da yaşanan trajedi ve yaşatanlar unutulmazlar arasında yerini almıştır......

Gelelim sadede...

Biz eski zamanlarda yani soğuk savaşın hüküm(!) sürdüğü yıllarda demir perde ülkeleri olarak bu saydıklarımızı biliyorduk...

Ta ki onlar yıkılıncaya kadar...

Perde kalkınca içinde yaşadığımız halkı barındıran güzide ülkemizin demir perde ülkeleri zincirinden bir zincir olduğunu farkettik... 

En azından kendi gözlemim bu...

Baksanıza halen Dersim Meselesi gibi meselelerde dahi söz söyleyenler yeni yeni seslerini yükseltiyorlar ve orantı da yok...

Demir perde ülkelerinde halka karşı uygulanan politikaların aslında bizde de birebir uygulandığını, sistemin esnek görüntü altında demir bir yumruk gibi çalıştığını görmek için yakın zaman kadar bakmak yeterli imiş meğerse...

Bugün yaşananların bir kısmına baktığımızda ve geldiğimiz noktada devlet adına hareket ettiğini iddia eden bir takım kurumlar ve kurumları temsil ettiğini iddia eden bürokratların tavırlarına baktığınızda bunu el'an hissedebiliyorsunuz...

Sadece onların tavırlarında değil onların da katkısıyla güçlerine güç katan iş dünyası, esnaf dünyası ve odalar ile sarı sendikalarda da yansımalar görülüyor...

Onca değişime ve söylenemeyen bir çok hususun söylenebildiği günlere gelmemize rağmen bugün gelinen noktada değişimi korku imparatorluğuna benzetenler var...

Korku imparatorluğunun mirasçıları algıları zorluyor ve halen korku üretmeye çalışıyorlar...

Halk yerse tabii ki!!!

Geçmişin hayaliyle yaşıyor ve her türlü olumlu isimle güzelliği çağrıştıran görüntülerin altında kanıksanmış hayatlar sürdürmeye zorladıkları idare olarak Hitler Almanyasından tutun da, Mussolini İtalyasını çağrıştıran ve Demir Perde ülkelerinde ki baskıyı hiç aratmayan bir idareyi tanımlamaktan kaçınıyorlar...

Düşünsenize yıllarca Meclis vardı ama vekiller seçilmiyor, atanıyordu..

Bir partiden fazlasına ihtiyaç duyulmuyordu...

Kurulan her parti emirle kuruluyor ve muhalifleri tasfiye için zemin teşkili sağlanıyordu...

Çok partili sisteme geçiliyor ama rakip parti kurucuları tek partinin parti içi muhalefetine kurduruluyordu...

Diğer partiler de parti içi muhalefetin unsurları olmaktan öteye gidemiyordu...

Meclis sisteme meşruluk kazandırmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyordu...

Genel Kurula gelen kanunları onaylamanın ve resmi gazeteye göndermenin ötesinde bir görev ifa etmiyordu...

Ama her ne kadar tek parti muhalefetinden yeni partiler doğsa da insan unsuru bu...

Değişimin ve eşyanın tabiatına uygun olan yapısal değişiklerin de önüne geçilemiyor...

Yıllara sari bir süreç bu sorgulanamaz, dokunulamaz, hesap sorulamaz bir süreç bu...

Hesap sorulanın nasıl bize nasıl hesap sorarlar şaşkınlığını yaşadığı ve travma haline dönüşen karışık duyguları içinde barındıran bir ruh hali bu...

Hesap soranın ise hesap sorarken hala kendisine inanamadığı ve bazılarının sakin bir ruh halini muhafaza ederken bazılarının da geçti o günler diye uçtuğu bir ruh hali bu...

Çok az insan dışında herkes halen çalıyı dolaşmayı tercih ediyor...

Ama hiç kimse yaşananları unutmuyor ve değişimin ne denli güçlü bir şekilde geliştiğini gözden kaçırmıyor...

Sorunlar, problemler ve meseleler kolayına çözülmüyor...

Güzide ülkemiz her açıdan her alanı ile şantiyeyi çağrıştıran bir ülke...

Şantiyenin ötesinde enkaz haline gelmiş bir yapı...

Yeniden imarı bekliyor...

Yeniden imar o kadar zor ki...

Her yerden engeller çıkıyor ve çıkmaya devam ediyor...

Ve bütün bunların altından kalkmaya çalışan zorlanıyor...

Yeniden imara devam...

Katkıda bulunmaya devam...

Altın vuruşu vuracak olanı gözlemeye devam...

Hiç yorum yok: