22.11.2010

NATO ve Kedi Meselesi

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
NATO'nun Lizbon Zirvesi ile ilgili bizim gündemimizi işgal eden en önemli konu Füze Kalkanı projesi idi...

Bu zirvede NATO yeni savunma konseptini oluşturdu ve Füze Kalkanı projesi de bu konseptin bir parçası...

NATO'ya sürekli bir düşman lazım ki varlığı ve meşruluğu sürdürülebilir olsun...

Düşman(!) eskiden Varşova Paktı Ülkeleri ve Sovyetler Birliği idi...

Soğuk Savaşın rüzgarı dinince İngiltere Başbakanı Demir Leydi lakaplı hanfendiye atfen İslam Dünyası bir yeşil kuşak olarak adı konulmamış düşman olarak belirlendi...

Yazılı kayda geçecek hali yoktu çünkü işin içinde halkı Müslüman olan bir NATO üyesi Türkiye vardı...

Her ne kadar o zamanlarda esamesi(!) okunmasa da dikkate alınmayacak kadar değersiz değildi ve i'rabta her zaman yeri vardı Türkiye'nin...

Bir ordu kurmuşsanız ona bir düşman bulmak zorundasınız...

Ya da başka bir deyişle ordunuz varsa onu kendi meşguliyet alanı içinde tutmak zorundasınız...

Tutmazsanız emir almak yerine emir vermeye kalkışır...

Bu da nahoş olaylara sebebiyet verir...

NATO böyle bir ordudur... Düşmanı olan bir ordu... Ya da düşmanı olmak zorunda olan bir ordu...

Her ne kadar adı Savunma Paktı olsa da bu böyledir...

Soğuk savaş NATO'yu oluşturan sebepleri yeterince barındırıyordu...

Ama bitti...

Bitince de yukarı da ifade ettiğimiz gibi resmi olmayan bir düşman gayri resmi olarak dillendirildi...

Gelin görün ki böyle bir ordu hareket etmeyince her ordu gibi sancılanır...

Sancısı giderildi...

Nasılını biliyorsunuz...

Muvazaalı bir saldırı adı 11 Eylül...

Düşman????

Düşman belli bir devlet değil...

Düşman her yerde...

Terörizm... Üstelik az uz da değil uluslararası!!!

Üstelik rengi de yeşil...

Uluslararası ama çok dinli değil...

Tek dinli...

Daha da ilginci bu terörizmin ve teröristlerin mensubu oldukları din yeşil kuşak cinsinden...

Yani İslam...

Yani teröristler Müslüman Dünyasından...

Meğer İslam Dini terörün kaynağı(!) imiş...

Her yerdeler ama yuvalandığı yerler varmış(!)

Önce Afganistan!!!

Sonra Irak!!!

NATO buralarda devreye sokulur...

Nasıl mı???

Meşhur 5. madde...

Saldırıya uğrayan bir üye ülke olunca bütün ülkeler saldırıya maruz kalmış gibidir...

Eh saldırıya üstelik bir terör saldırısına maruz kalan bir ülke var...

Saldırı terörist bir saldırı ama teröristlerin yuvalandığı ve teröre yardım eden ve nükleer silah potansiyeli olan ve bu potansiyeli terör örgütlerine kullandırmaya niyetli(!) ülkeler var...

O zaman önleyici saldırı gerekir...

Tam da öyle oldu...

Önleyici saldırı, bahaneler, bahaneler ve yalanlar...

Bugün bir kaos var bataklık olduğu bilinen bir coğrafyada batağa saplanmış bir önleyici saldırı mensubu Savunma Paktı üyesi ülkeler çıkmak için can atıyorlar ama çıkamıyorlar da...

Her şeye rağmen düşman üretmeye de devam ediyorlar...

Denklemi tamamlamak istiyorlar...

Füze Kalkanı projesi de tam böyle bir şey...

Türkiye'nin bu hususta talepleri çok net ve istediği şekilde projeyi onaylatıyor...

İsim yok...

İsim kim???

İran

Bölgesinde komşusu olan bir ülkenin isminin zikredilmesine razı olmuyor...

Diyeceksiniz ki Irak, Afganistan ne o zaman???

Doğruya doğru; stratejik bir hata ve büyük oyunun önlenemeyen bir parçası...

Tezkere öncesi ve tezkere sonrası oluşan konsept...

Evet her şeye rağmen isim yok ve daha bilmediğimiz bir dizi arz ve talep...

Her kart masada ve taraf ve ortak olan taraflar...

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy yeni NATO Konsepti onaylandıktan ve Füze Kalkanı anlaşması imzalandıktan sonra isim zikredilmemesi önemli değil babından "Biz kediye kedi deriz" demiş...

Fransa Cumhurbaşkanının bilmediği bir şey var...

Biz de kediye kedi deriz...

Lakin bizim literatürümüzde kediye ayrıca pisi pisi de denir, püsük de denir...

Mesela köpeğe de ayrıca it deriz...

Anlayacağınız bizim literatürümüzün en zengin olan kısmı argo tabirleri barındıran kısmıdır...

Hiç yorum yok: