MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
Geçen akşam özel bir televizyon kanalında bir tartışma programını izliyordum...
Malumunuz bizde tartışma programlarına malzeme teşkil edecek mesele çok...
O nedenle bu tür programların yapımcıları hiç malzeme sıkıntısı çekmezler, hal böyle olunca dişe dokunur dokunmaz bir sürü konuk da bulunur...
Çağrılanlardan daveti reddedenlere nadiren rastlanır...
Bu nedenle davet edilenleri kalitesi programı izlenir kılan etkenlerden birisi olur...
Her neyse gelelim meseleye...
Programın gündemi yoğun olmakla beraber şu meşhur reception meselesine de değindiler...
Nedense her konuya el atmak ihtiyacı hissettikleri için kıyısından köşesinden her konuyu ele almaya çalışıyorlar...
Efendim vaktimiz dar...
Bir reklam arası vermek durumundayız...
Reklamlardan sonra size yine söz vereceğim...
Zamanı iyi değerlendirelim istiyoruz teraneleri arasında izleyici de misafirler de bir hal olur ama tartışma programlarının kültürü böyle gelişmiş elden ne gelir...
Evet yine her neyse diyelim...
Söz konusu programın konuklarından birisi BDP Muş Milletvekili Nuri Yaman'dı...
Kendisi bilmeyenler için söyleyelim...
Vekil olmadan önce İçişleri Bakanlığı bürokratı idi...
Yıllarca İçişleri Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalışmış bir şahsiyet...
Bu bilgi birikimi ve bürokratik yanı da göz önünde bulundurularak Reception meselesinde askeri erkanın alternatif(!) resepsiyon düzenlemelerine nasıl baktığı soruldu...
Nuri Bey soruya cevap verirken kelimeleri özenle seçiyordu...
Özenle derken yanlış anlaşılmasın konunun ciddiyeti ile ilgili daha önceden benim bilmediğim ve bu hususla sadece konuyu yakından bilen devlet erkanının bildiği ve bilmesi gerektiği bir hususu aktardı...
Meğerse efendim 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları dini bayramların dışında resmi bayramlar arasında arefe günü gibi bir gün öncesinin öğleden sonrasından kutlama ve resmi kabullerine başlanan ve 29 Ekim günü akşamına kadar kutlaması yapılan tek Resmi Bayram imiş...
Sıkı durun...
Bu bayramı diğer bayramlardan ayrı kılan özelliği ise Anayasal bir statüye sahip olmasıymış...
Her türlü yetki devleti temsilen Cumhurbaşkanında ve onu temsilen de ülke için de illerde vali, ilçelerde ise kaymakamlar, yurtdışı temsilciliklerinde de büyükelçilerdeymiş...
Yani kimse kafasına göre ben şöyle bir tören düzenleyeceğim, biz ayrıca kendimize göre bir resmi kabul vereceğiz, resepsiyon düzenleyeceğiz, diyemezlermiş...
Eğer böyle bir durum söz konusu olursa bu bir anayasal suç kapsamında değerlendirilmesi gereken devletin kuruluş ilkelerine aykırı bir tutum olurmuş...
Dolayısıyla bunu devlet erkanının bilmesi gerekiyor ve buna da uyulması gerekiyormuş...
Davet edilir siz katılmazsınız o ayrı mesele ama bu da davete icabet etmeyenin kimliği ve makamına göre önem arzeden bir husus...
Düşünsenize Başbakan, Bakanlar ve ordu üst düzey yöneticileri katılmıyor...
Hem devleti temsil makamında olacaksınız hem de davete icabet etmeyeceksiniz...
Böyle şey olur mu???
Olmaz elbet...
Tam bir kriz oluşturursunuz...
Şimdi katılım gerçekleşmeyince krizin çıkması muhtemel olan bir durum da alternatif bir resepsiyon düzenlenince ne olur???
Üstelik bunu komuta kademesi yani ordu üst düzey yöneticileri yaparsa???
Üstelik bir önceki genelkurmay başkanı tertipler ve bunu şimdiki genelkurmay başkanı devam ettirirse???
Üstelik bunu Cumhurbaşkanının vermiş olduğu resmi kabul töreni saatine denk getirir ve protesto eder gibi bir tavır içine girerlerse???
Üstelik bunu emekli genelkurmay başkanlarının ve emekli ordu komutanı orgenerallerin baskısıyla yaparlarsa???
Herşeyden önce resmi komuta kademesinin üst düzey yöneticilerinin emir komuta zincirinde cumhurbaşkanını istiskal etmeleri sebebiyle meşruiyetleri sorgulanmaz mı???
Bu devlet içinde ciddi bir sıkıntı oluşturmaz mı???
Devletin temsilcisi Cumhurbaşkanına ve devlete karşı bir aykırı duruş olarak algılanmaz mı???
Atanmış bürokratların devlet içinde devlet gibi davranarak devletin temellerini sarsan bir tutumu olarak algılanmaz mı???
Hangi devleti korumak için teşkil edilmiş bir ordunun komuta kademesidir bu erkan diye sorgulanmaz mı???
Bir siyasi bu husus için emre itaatsizlik benzetmesi yapıyor...
Eksik bir benzetme...
Herşeyin ötesinde bu husus ANAYASAL BİR SUÇ...
Anayasal suç işleyenler için yasalarda ki hükümler çok açık...
Üstelik bu suç yeni işlenmemiş...
İkinci sene-i devriyesini devirmiş ve yaprak kıpırdamamış...
Sanki herkesin üzerinde ölü toprağı serpili...
Bu durumda harekete geçmeyen ve gereğini yapma makamında olanların sessizlikleri bu ülkede her makamın meşruiyetini sorgular hale getirir...
Kimse kalkıp "Biz Aşiret Devleti değiliz" deme hakkına sahip olamaz...
Zira Aşiret Devletlerinde dahi sistemi sarsanlar hakkında gereği en hızlı bir biçimde yerine getirilir...
Aşiret Devletlerinde yasalar daha hızlı işler ve kesin sonuçlar alır...
O nedenle Aşiret Devletleri büyük devlet olabilmişlerdir...
Vay ülkemin haline!!!
Devletin temelini sarsanları başka yerde aramıyorlar mı???
Tam bir cambaza bak havası!!!
Biz bunu hak etmiyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder