21.10.2010

Statükonun Sözcüsü Mü? Yoksa...

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
Akıl ve sağduyu harekete geçmeye başladı...

Başörtüsü meselesinde yasak olmadığını kör gözüm parmağına dillendirmeye başlayanlar piyasa da yavaş yavaş arz-ı endam etmekte...

Yazılı mevkuteler gözden geçirilirse kimlerin bunu dillendirmeye başladığı görülecektir...

Yasaklayıcı bir hüküm olmadığını bunca yıl sonra birden bire görmek de gelişmenin bir alameti...

Şapka çıkartıyoruz...

Bunun üzerinden Ak Partinin tutumunun yanlışlığı üzerine getirilen eleştiriler de yerini bulacak gibi görünüyor...

Dikkatler olmayan yasak üzerinde yoğunlaşmaya başlarsa göreceksiniz kamusal alan tartışmaları bıçak gibi kesilir...

Zira olmayan bir temel üzerine bina edilen bir hususta tartışılan meseleler anlamsızlaşır...

Hal böyle olunca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu kimliği altına gizlenen alakasız bir durum ile ilgili aba altından sopa göstermelerin de gerçek niyeti ortaya çıkar...

Parantez dışı alakasız diyoruz... Çünkü Başörtüsü meselesinin bu vasatta asıl aktörü YÖK Başkanıdır... Ve doğru bir şey söylediği için onu eleştirecek kelimeler de, kapatma türü tehditler de kifayetsizdir...

Hal böyle iken tarifinin bile yapılmasında zorluk çekilen laiklik kılıfı altında başörtüsünü bahane ederek eskiden olduğu gibi "Kulağını çekerim haaa!!!" pozisyonu alarak "Bak partini kapatırım haaa!!!!" vaziyetini durumdan vazife çıkararak alırsan; insana statükonun sözcüsü bu mu? burası mı yoksa sorusunu sordururlar...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı futbol tabiriyle ofsayda düştü...

Hem de "Kambersiz düğün olmaz" darbı meselini öksüz bırakmadı...

Yazılanlara ve çizilenlere bakılırsa milletin gözü yollarda, kulakları kirişte yazılı veya sözlü açıklama beklermiş meğerse...

Başsavcılık yaptığı açıkamayla çok pozisyonlu frikiklere uygun görüntülerin de kapısını açtı...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gıyabında Başsavcı tabir caizse tam bir Gayya Kuyusuna düştü...

Başsavcılığım, başsavcım, statükocum!!!

Şu anda medya ve konu ile ilgili ilgisiz her kesimin dilinde ve lime lime ediliyor...

Ama biz işe başka bir perspektiften bakmaktan yanayız...

Şimdiye kadar başta başsavcılık olmak üzere yüksek yargı çevresinden bir çok kurumda yüksek yargı mensupları Anayasal suç işlediler...

Ve birileri halen bu suçu zorlama yasaklarını devam ettirmek için işlemeye devam ediyorlar...

Geçmişte yargıda yapılan hataları yine yargı mensuplarının düzeltebileceğini zikretmiştik...

Şimdi bu ülkeye gerekli olan kendi içinde anayasal suç işleyen yargı mensuplarının rütbeleri ve makamları ne olursa olsun haklarında soruşturma açabilecek Cumhuriyet Savcılarıdır...

Bu gerçekleştiğinde bu hususun siyasetin siyasetçinin alanı olduğunun ve her meselenin de siyasetin meselesi olmadığının, her kurumun ve makamın da kendi işini yapmaya başlayacağının ilk adımı olduğu görülecektir...

İdeolojiler kördür ve körleştirir...

İdeolojilerin esareti başka esaretlere benzemez...

İdeolojilerin tahakküm ettiği ülke halkları yavaş yavaş ısıtılan bir suda bırakılan ve kaynama noktasına geldiğinde haşlanan kurbağa misali modern kölelere dönüşürler...

Modern köleliğe reddiye düzen halk nezdinde ise artık ideolojiler statüko olurlar...

Statüko deyince aklıma geldi...

Statükonun sözcüsü de deşifre oldu galiba...

Filmin gerisini izlemeye devam....

YÖK Başkanı başörtüsü hususunda yasağın olmadığını ifade etmekle Kral çıplak dedi...

Herkes kralın çıplak olduğunu görmeye başladı...

Statükonun kibirli mensuplarının izini sürenlere bir ip ucu verelim...

Kralın çıplak olduğunu görmeyenlere veya görmek istemeyenlere bakın!!!

Hiç yorum yok: