17.03.2010

Durak Duracak mı?

Durak dur durak bilmiyordu ama galiba duracak…

Kimden bahsettiğimizi ifade etmemize gerek yok…

5 dönem üst üste belediye başkanı olmak Büyükşehirlerde her babayiğidin harcı değildir…
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanını saymazsak…
En önemli ortak özelliklerinin 12 Eylül ürünü ANAP’lı siyasiler olduklarını söyleyelim ve geçelim…

Bu ülkenin gündeminden, güç ve iktidarla gelen, yolsuzluk, rüşvet ve namı diğer her türlü pislik hiçbir zaman düşmedi…

Eskiden de vardı…
Yani 12 Eylül öncesi…
Ama 12 Eylül sonrası bu işler daha bir farklılaştı…
Deyim yerindeyse profesyonellik kazandı…
Organize bir hal aldı…
İletişim ve teknoloji imkanları ve başdöndürücü gelişmeler yatırım alanlarını geliştirince ihtiyaçlar arttı…

Arz ve talep meselesi efendim…

Büyümeyi sağlamak için her türlü imkandan faydalanacaksınız…
Değerlendirilecek şey çoğalınca değerlendirecekler de çoğalır..
Taş toprak altın oluverir…
Yeter ki siz altına çevirecek mekanizmaları kullanmayı bilin…
Rüşvet ve yolsuzluk ve dahi iltimas kamuda üst düzey görev almakla eş anlamlı olarak zikredilir…

Neden???

Çünkü rüşvetin, yolsuzluğun ve iltimasın anlam kazandığı alan devlet kapısı ile bağlantılıdır da ondan…
Kamu menfaatini kollasın diye getirenlerin ve kamu menfaatine hizmet edeceğim diye hizmete talip olanların arasından çıkar hep bu pis işleri organize edenler…

Bu hal garip bir biçimde bal tutan parmağını yalar darbı meseliyle ete ve kemiğe büründürülür…
Malumunuz ayının en sevdiği yiyecek baldır…

Teşbihte hata olmasın ama ayının sevgisi içgüdüsel bir tavırdır ve ihtiyacına binaendir…
Adı rüşvet, yolsuzluk ve iltimas ile zikredilen kamu görevlisi öyle mi???
Onun ki ihtiyaçtan değil hırstır…

Gücün her türlü yolla elinde bulunmasını sağlama arzusudur…
Ölümsüzlük şerbeti içer gibi sonsuz iktidar ve zirvede kalma arzusudur…

O sebepledir ki halka hizmet için geline makamlar istisnalar devre dışı şahsi arzulara hizmete dönüşür…
Yolsuzluk halkın imkanlarından devlet eliyle çıkar sağlamanın tek kelimeyle ifade edilişin tarifidir…

Bu yolu tutturan kamu görevlileri gücün, paranın tadı ve şehveti bedenlerine bulaşınca pervasız bir biçimde her türlü mekanizmayı doğru ve yanlış demeden kullanırlar…
Gözleri kararır…
Her şeyi unuturlar…
Sanırlar ki kervan hep böyle yürür…

Ama kervanın hep böyle yürümediği zaman içinde belli olur…

Adrenalin seviyesinin hiç düşmediği ülkemiz siyasi gündemine BALYOZ gibi yeni bir gündem daha oturdu…

Adana Büyükşehir Belediye Başkanına atfedilen yolsuzluk iddiaları…
Her şey bir rüşvet in hikayesini anlatan bir kasetin ortaya çıkmasıyla dallandı ve budaklandı…
Belediye Meclisinde kadim dostluklar ebedi düşmanlığa dönüştü…
Buzdağının dibine bakılmaya başlandı..

Tartışmalar evlere şenlik bir hal aldı ve olay Adana’nın sınırlarını aşarak ülkeye mal oldu…
Başkan kendini savunmak için Adana’nın sınırlarını yeterli görmedi ve daha büyük bir şehre kapağı attı…

Orada sesini daha gür duyuracağını hesap ediyordu her halde ve sesini duyurdu da…
2 milyar dolarlık bir servetin haksız kazanca sahibi olduğu suçlamasını tv kameraları önünde zımnen 40 milyon doların üzerinde serveti olduğu cevabıyla açıklık getirdi…
Zira 40 milyon doların biraz üzerinin ucu açıktır…
Hadi ayıkla pirincin taşını…

Şimdi gelelim işin siyasi partiler ve iktidar açısından bakış açılarına…

Hatırlanacağı gibi Belediye Başkanı bir önceki dönemde Ak Parti saflarında seçime girmiş ve geçen dönem bu kimlikle Belediye Başkanı olmuştu…
Ak Parti hangi saikle kendisini aday göstermişti bilinmez…
Ama Adana gibi önemli bir ilin belediye başkanlığının kendisinde olması iktidar için önemli bir husustur ve tartışılmaz…

O nedenle gücü belli olan mevcut belediye başkanını kendi saflarına katması olağan sayılabilir…
Lakin son yerel seçimlerde Ak Parti’nin Adana Büyükşehir Belediye Başkanı adayının Aytaç Durak olmayacağı Başbakanın bizzat kendisi tarafından üstelik belediye başkanının önceki seçimlerde bir sonraki dönem için aday olmayacağı şeklindeki ifadesi de dillendirilerek deklare edilince dananın kuyruğu koptu…

Sonrası???
Aytaç bey belediye başkanlığı serüvenine MHP’nin hüsnü kabulüyle bu parti saflarında devam kararı aldı…
Ak Parti seçimi kaybetme pahasına kendisini aday göstermedi…
Sonuç olarak oldukça tartışmalı bir sürecin sonunda Aytaç Durak bu sefer MHP’li bir belediye başkanı olarak Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı mazbatasını eline aldı…

Tırnak içinde… Şimdi acaba nedir bu başıma gelen bu mazbatayı almaz olaydım diyor mudur acaba???
Bizim ki de kuru bir merak işte!!!

Şimdi bütün bu gelişmelerden sonra MHP Lideri başkanın istifasını istedi istemesine ama siyaseten bir darbe yedikleri açık…

Neden çünkü Ak Parti’nin seçim kaybetme pahasına saflarına almadığı bir isim kendi parti saflarında ciddi suçlamalara maruz kaldı…
CHP tartışma kervanına Aytaç Durak’ın adının yanına Zahit Akman’ın da soruşturulması gerekir gibi tuhaf bir açıklamayla dahil oldu…

Güya iktidara aba altından sopa gösteriyor…
Neden çünkü tartışmalara şu ana kadar görüldüğü kadarıyla Ak Parti cenahından bir katılma olmadı…
Sessizliklerini muhafaza ediyorlar…
Sanki onları da tartışmanın içine çekmek istiyorlar gibi…

Kazanç sağlamanın yolu olarak iktidar partisinin istemediği bir belediye başkanının üzerinden Ak Parti’ye vurmaya çalışmaları anlaşılır bir şey değil demek her halde abesle iştigal olur…
Ve yine sonuç olarak…

Mevcut yaşananlardan Ak Parti’nin kazançlı çıktığı bir gerçek olarak orta yerde duruyor…

Düşünsenize…

Böyle bir tartışma belediye başkanlığı onların uhdesinde iken çıkmış olsaydı ortalık toz duman olurdu…

Siyasetin sıcak gündeminde Adana’nın ve Akdeniz’in sıcak havası çok bunaltıcı olurdu…
Berat Özipek bir yazısında; “Bu uşak bazen taşi yanliş yere atiyi, ama Allah onun taşini yukarida düzeltiyi”.
Karadenizli yaşlı bir amcanın Erdoğan için yaptığı bu değerlendirme, belki de en çok1 Mart Tezkeresi için geçerli.”
Diye bir benzetme yapmıştı Başbakan için…

Ama Başbakan burada galiba taşı doğru yere atmış…
Hem de tam tam isabet ettirmiş…

Hiç yorum yok: