Bilenler bilir eskiden Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekilleri konuşurlardı…
Bunun en tipik örneği yakın tarihte hem başkanvekilliği ve ardından da başkanlık yapan Yekta Güngör Özden’dir…
O zamanın şartları içinde Yekta Bey güzide basının güzide misafiri olurdu her daim…
Ağzından çıkan her söz günün şartları içinde olay olurdu…
Adalet Mekanizmasında ayrı bir yere sahip Anayasa Mahkemesinin bir üyesi gibi değil de İttihadi Devlet ve Yargıçlar Terakki Partisinin temsilcisi makamında gibi beyanatlar verir, zaman zaman hizaya gelin mesajlarını basın aracılığıyla halka, siyasi partilere ve hükümetlere telkin ederdi…
İhtilalin kudretli albayları gibi ihtilalin ürünü olan mahkemenin kudretli yargıcı olduğunu hissettirirdi…
Kendi başkanlığı ve başkanvekilliği zamanında ülkenin temellerinde hissedilen sarsıntılara sebep olacak parti kapatma davalarına şahit olmasak bile kendisinden sonra gelen takipçileri kudretli yargıç geleneğini çok fazla basın aracılığıyla mesaj vermeden ama icraatta parti kapatma davaları ile taçlandırarak sürdürdüler…
Söz konusu laiklik ise gerisi teferruattı…
Kuruluş amacı malum olan ama özellikle 12 Eylül sonrası sivil yönetimlerin icraat ve uygulamalarının mahkeme kapısından, CHP’nin ve kardeş partilerinin Yüce Mahkemenin kapılarını aşındırması sonucu, geri dönmesi ile TBMM üstü bir görüntüyü netleştirmesi mahkemenin hukuki statüsünü kamuoyunda sorgulanır hale getirmişti…
Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve gerekçelerine baktığınızda ilginç bir biçimde hukukta pek geçerli olmayan ihtimaller ve ucu açık yorumlarla dolu ifadelere rastlamak pek şaşırtıcı gelmez…
Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda mahkeme TBMM’nin çıkardığı yasaları Anayasaya uygunluk açısından denetlerken üyelerin bir kısmı zaman zaman makamlarının da kendilerine kazandırdığı dokunulmazlık zırhının da sağladığı rahatlıkla kendileri de halkı kafalarında ki hayat tarzına uygunluk açısından denetleyebilir gördüler…
Bugünkü yargı siyasallaşıyor söylemlerinin artması Mahkemenin vazifesini icra ederken Mahkeme üst düzey temsilcilerinin her konuda görüş beyan etmelerinin bir sonucu olarak karşımıza çıktı…
Hiçbir görüş durup dururken kamuoyu önünde beni tartışın diye arzı endam etmez… Mutlaka onu tetikleyen hadiseler önceden gelir…
Bugün geldiğimiz noktada yeni bir şeye daha şahit oluyoruz…
Şimdi söz konusu bürokratik vesayet rejimi ise gerisi teferruat oldu…
Bakın hiç laiklik elden gidiyor diyorlar mı???
Anayasa Mahkemesinin açtığı kapıdan bugünlerde çok tartışmalı kararların altına imza atmak suretiyle başka bir yüksek yargı kurumu olan HSYK girdi…
Onun aldığı kararlar her ne kadar Anayasa Mahkemesi kararları gibi geneli ilgilendirmese de yargı mensupları hakkında olması hasebiyle umuma şamil kısımları vardı…
Ortak noktaları ise aldıkları kararların kesin hüküm ifade etmesidir…
Hakim ve savcı kararnameleri ile ilgili çalışmaları rutin bir uygulama olduğu için yılda bir iki sefer adı duyulur ve kararname çalışmaları esnasında ki kulis faaliyetleri arada kaynar giderdi…
Ne zaman ki Şemdinli Davası ile başlayan süreçte davanın savcısını tartışmalı bir karar ile meslekten men etti, o andan itibaren HSYK’nın altına imza attığı kararlar hep tartışıldı…
Ergenekon nam davalar silsilesi tartışmaları iyiden iyiye alevlendirdi…
O koskoca kurum oldubitti kabilinden kararların altına imza atmaya başladı…
Sayelerinde korsan önerge kavramı literatüre girdi…
Onlar da yargı siyasallaşıyor söyleminin arkasına sığınarak siyasi bir parti gibi beyanatlar vermeye başladılar…
Kapı açılmıştı bir kere ve o kapıdan Yargıtay ve Danıştay da girdi…
Şimdi onların Başkanları da aynı ağızla aynı dili konuşuyorlar…
HSYK üyeleri Başkanvekili vasıtasıyla bir ilke daha imza attı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı hakkında suç duyurusunda bulundu…
Nedenini izah etmeye gerek yok kamuoyunun malumu…
Yabancı misyonların verdiği resepsiyonlarda Yüksek Mahkeme Yargıçlarının verdiği beyanatlara şahit olmuştuk…
Şimdi ise aleniyet kazandı beyanatlar ve medya mensupları yüksek yargı kurumlarının kapılarını mesken tuttu…
Orta yerde darbe ürünü bir anayasanın kıyısından köşesinden bir değişiklik taslağı var…
Üstelik şimdiden geniş bir kabul görmeye başladı toplumun tüm kesimlerinden…
Katkıda bulunması gereken Meclis içi muhalefetin ana unsurları malumunuz kapıları çoktan kapattığı için onları saymaz isek geriye muhalefetin ana unsuru olarak Yüksek Yargı çevreleri boy göstermeye başladı…
Anayasa Mahkemesine gelince eskisi gibi değil garip bir biçimde suskunluğunu muhafaza ediyor umarız hayra alamettir…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir ara koroya dahil olmuştu ama o da suskunluğa büründü…
Onu da şu aralar hissedemiyoruz…
Geriye kalanlar ise malumunuz…
HSYK, Yargıtay ve Danıştay çevreleri…
Birbiri ardına yasama ve yürütmenin kararlarına; kadrolu devlet memuru olduklarını, atanmış olduklarını ve milletin seçilmiş temsilcileri olmadıklarını, seçilmişlerse de kendi içlerinde kurulu hiyerarşik düzen içinde dar kapsamlı seçilmişler olduklarını göz ardı ederek, yetkilerini aşarak seçilmişlerin seçilmişlere muhalefetinden daha fazla muhalefet ediyorlar….
Üstelik bunu en üst perdeden sert tepki göstererek yapıyorlar…
Atanmışların seçilmişlere bir siyasi parti temsilcisi gibi muhalefet etmelerinin mer’i yasalara aykırı olduğuna hiç bakmıyorlar…
Yasa yapıcı konumundaki TBMM’ne getirilecek olan yasal ve anayasal düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğu iddiasını dillendirmekten de çekinmiyorlar…
Kendileri gibi atanmış bürokratların kendi alanlarına müdahaleleri karşısında suskunluk maskesi takıyorlar…
Mahkemelerde aynı hususlarda yargılanan şahıslar için birbirinin tam zıttı hukuk skandalı sayılabilecek kararları karşısında sessizlik denizinin derinliklerine dalıyorlar…
Bakması gereken dava dosyaları tozlu raflarda beklerken o tozlu raflarda sonuçlanmasını bekledikleri davaların sonuçlanmaması nedeniyle mağduriyetleri uzayan vatandaşları dertleri ve davalarını bir kenara bırakıp siyasi parti temsilcisi gibi dernek çatısı altında başka işlerle uğraşanlara müdahale etmeyerek zımni destek sağlıyorlar…
Yargının yargıçlar tarafından siyasallaştırıldığına bunlardan daha iyi bir örnek gösterilebilir mi???
Bir de yargının siyasallaştığından dem vuruyorlar…
Aslanlar gibi muhalefet ediyorlar…
Helal olsun…
İttihadi Devlet ve Yargıçlar Terakki Partisinin temsil makamında şimdi HSYK, Yargıtay ve Danıştay çevreleri var…
YARSAV tipi dernek çatısı altında hariçten gazel okumak yerine İttihadi Devlet ve Yargıçlar Terakki Partisini resmi olarak kurmak için adım atsınlar ve içişleri bakanlığına bir dilekçe versinler…
Bu ismin de kıymetini bilsinler bizden onlara hediye…