11.02.2010

Siyasetin Sağının(!) Tuhaf Jargonu


Siyasetin Sağının(!) Tuhaf Jargonu

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
mehmetnatik1@gmail.com

Pespayelik evet bu ülkede bir takım siyasiler tarafından yapılan ve adına siyaset dedikleri şey tam anlamıyla pespayelik...

Aslında bu tür siyaset yeni bir şey değil...

Eskilerin rical-i siyaset dedikleri ehil yapı ardından gelenler tarafından gereği gibi temsilci bulamayınca meydan şimdi ki gibi bir takım siyasi temsilcilere kaldı...

Hal böyle olunca da özünü kaybeden siyasetin yerine ikame edilen sahnede sergilenen oyuna siyaset dendi...

Birileri siyaseti düzgün yapalım diye çırpınırken birileri Karadenizi çırpındırıyor...

Birileri de Meclis Genel Kurulunda alakasız bir biçimde ama maksadı hasıl olan bir tartışma açıyor...

Birileri de sınır ötesi bir operasyonla güya polemiğe malzeme olan Başbakana ders vereceğim diye yeni bir tartışmaya yeni bir kapı açıyor...

Şimdi kalkıp da ne MHP milletvekili sabık koalisyonun sabık Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un istihza dolu aşağılayıcı üslubu ile söylediklerini nakladeceğiz ne de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın o sesine yüklediği hamasi tavırla kapatın artık bu konuyu, eşler üzerinden siyaset yapmayın diye Başbakana yüklenirken Fransayı işin içine katarak meseleye yeni bir boyut getirmesini tartışacağız...

Burada dikkati çeken bir iki konu var ve kendimize göre bu husustaki izlenimlerimizi aktaracağız..

Birisi tartışmayı başlatıp haksızlık ortaya çıkınca tehdit dolu bir üslubun söylemlere yansıması ve bu tarz-ı siyasette doğruluğa yer olmadığının ve ilkelerin nasıl çiğnendiğinin göstergeleri...

MHP sözcülerinin bir kısmının tarzı belli onların söyledikleri ortada söylenecek söz yok ama Üniversite camiası içinden gelen ve öğrencilere ders verme payesini sahip insanların da benzer üslüpları kullanmalarının izahı zor...

İnsanın vay diyesi geliyor...

Aslında vay denecek o kadar çok şey var ki...

Bir de akıl karıştıran şeyler...

Mesela Prof. Semih Yalçın iki gazeteyi hedef gösteren tehdit dolu üslubu basına yansıyınca isim beni üniversite yıllarıma götürdü...

İsim ve sima tanıdıktı...

Zatı alilerine 12 Eylül sonrası bir kaç yıllık gecikmeli üniversite hayatımızda D ve T.C. F'nin geniş anfilerinden birinde biz öğrencilere İnkilap Tarihi dersi verirken karşılaşmıştım...

Anfiyi dolduran öğrencilere şahane bir nutuk atmıştı...

Lakin öğrencilerden sorular gelmeye başlayınca cevap verme yolları bir anda tıkanıvermiş ve kollar makas gibi açılarak susturma mekanizması çalışmıştı...

Tıpkı şimdi olduğu gibi...

Bize Tarih Hocası olarak tanıtmıştı kendini ama yıla ve yıllara ve dahi mezun olduğu yıla bakınca da aklım karışmıyor değil...

Neden???

Çünkü 1984 yılında mezun olmuş...

Akabinde yüksek lisans...

Ben aciz de 82 ila 86 yılları arasında bu İnkilap Tarihi derslerine zorunlu tabi tutulmuşum...
Bu yıllar ortada iken nasıl olur da Şimdinin sayın Profesörü bu yıllarda Tarih Hocası olur aklım şimdi almaz...

O zaman nereden bileyim ben 1984 yılında mezun olduğunu...

Yüksek lisans öğrencisi olduğunu...

Titr'e bak hizaya gel...

Ben de her öğrenci gibi kendini Tarih Hocası olarak tanıtarak derse giren ve bize bir iki ders de olsa İnkilap Tarihi dersi anlatan Hocaya bakarım...

Şimdi kesilen ahkamlardan sonra dersine giren hocanın cemaziyelevveline baktığında ortaya işte böyle tuhaf bir durum çıkıyor...

Şimdi bu işin ahlakiliğini ve etik durumunu mu tartışalım...

O yıllarda çiçeği burnunda yüksek lisans öğrencisi bu günlerde Prof. olduğunda o günden bugüne bakabilmiş miydi acaba???

Benim gibi dikkatli bir kaç kişi daha mutlaka vardır...

O zaman da hamasi idi şimdi de hamasi...

Siyaset böyle bir temele oturtulmuş ise sözün tesiri nerede kalır diye sormazlar mı adama???

Alel usul organize takmayan organize işler bunlar...

Vay bu ülkenin haline..

Hiç yorum yok: