Ve bu satırların yazarı yaklaşık beş ay önce geçirdiği bir rahatsızlık sonucu bu ince çizgiyi ayn'el ve de hakk'al yakin hissetti...
İyileşme sürecinde istek ve arzu olmasına rağmen elimiz kaleme, klavye tuşlarına gidemedi.
Gündem her dem taze ve değişken...
Ama aynı zamanda ezber bozan olaylara ve hadiselere gebe...
Yaşananlar yaşayanları şoka sokuyor bazen.
Çünkü geçmiş tecrübeleri onlara benim bunları yaşamamam lazım modu ile tavır almasını sağlıyor ama ne çare ki zaman da zemin de değişiyor ve zamanın ve zeminin değişimi birilerini ya dişleri arasında öğütüyor ya da değişime zorluyor...
Bütün mesele gerçeği görecek gözlere sahip olmak...
Bir kaç örnek içeriden ve dışarıdan...
Şike ve şikeden beslenenler ve sıradanlaştırılan konular...
Yıkılmaz gibi vehmedilen kalelerin sarsılması...
Ergenekon sürecin işaret fişeği idi...
Dokunulacak o kadar şey var ki!...
Hepsi sırasını bekliyor...
Ve adına İslamofobi dedikleri şey...
İçerde ve dışarda sıcak tutulan...
Irkçılık diye veya İslam Korkusu diye nitelendirilmeye çalışılıyor...
Kelime pek masum ama bu kelimeyi seçenler bu tavrı sürdürenlerin aslında İslam Düşmanlığı ile hareket ettiklerini görmezden geliyorlar...
Gerçeklerle yüzleşmek için gerçeği kabullenmek gerekir...
Baksanıza şike ile suçlanan güzide kulüplerimizden birisinin bir yöneticisi neredeyse İslam başımıza çorap örüyor demeye getirmiş...
Bu ülkede uzun zamandır birileri dişini bir yerlere geçirmek istiyorsa ve geçiremiyorsa "Vur abalıya" demek için hedef tahtasına İslam ve müntesiplerini koyuyor...
Ucuz ama geçerli bir yöntem...
Fakat geçerliliğini sürdürüyor mu?
Onu da zaman gösterecek...
Dışarıya gelince: Norveç'te yaşananlar uzun zamandır planlanan bir yeniden yapılanmanın kendiliğindenmiş gibi görülen parçası...
Dünya yeni bir dönemece giriyor ve herkesi yeniden eski ve eskimez saflarda kesin yer almaya zorluyor...
Yaşananların ve gerçeklerin görmezden gelinmesi uzun sürecek gibi değil...
Zamanı iyi izlemek ve yeni stratejilere doğru yelken açmak lazım...