6.12.2010

Wikileaks ve ABD Diplomasisi

MEHMET NATIK'IN İZLENİMLERİ
Wikileaks diye bir sanal alem savaşçısı çıktı ve gerçek dünyayı sarsmaya başladı...

Anlaşıldığı kadarıyla beslendiği o kadar çok ve değişik kaynak var ki hiç malzeme sıkıntısı çekmiyor...

Ortalık toz duman...

Günlerdir dünya Wikileaks ile yatıp kalkıyor...

Öyle ki yayınladığı -sızdırdığı demek daha doğru olur- belgeler bile sanki bu İnternet sitesi üretmiş gibi Wikileaks Belgeleri olarak anılmaya başladı...

Site ve yöneticileri, sızdırdığı belgeler üzerinde o kadar çok söz söyleyen ve komplo teorileri üreten oldu ki at izi it izine karıştı...

Akıl sağlığını bile tehlikeye düşürecekler mazaallah...

Malumunuz sızdırılan belgeler ABD'li diplomatların görev yaptıkları ülkeler ile ilgili kendi makamlarını bilgilendirmeye yönelik iç yazışmaları barındırıyor...

Bu bilgilendirmeler de gözlem ve analizlerden tutun da dedikodulara kadar aklınıza ne gelirse her türlü bilgiyi içeriyor...

Arasanız belki taksi şoförlerinin ve mahalle sütçüsünün aktardığı yakınmalara bile rastlayabilirsiniz...

Küçümsemeyin!!!

Bazen en sağlıklı gözlemler sokaktaki sıradan vatandaşın olabilir ve gidişata dair en iyi tespitleri bu cenahtan gelebilir...

Şimdi...

Bu belgelerin sızdırılmadan öncesi ve sonrası var...

Malum site belgeleri elde ettikten sonra anlaşıldığı kadarıyla ABD'li yetkililerle temas kurmuş...

Sızdırma ile ilgili kararlılıkları bildirilmiş ve sızdırma paylaşılmış...

ABD belgeleri kabul etmiş ve yayınlanmasını engellemek istemiş ama başaramayınca ilk filtreleme olayı gerçekleşmiş...

Bu husus Mahir Kaynak gibi ABD'ye rağmen bu iş olmaz bu bir ABD yönlendirmesidir iddiasını dillendirenin söylemlerini boşa çıkarıyor...

Görülen o ki bal gibi ABD'ye rağmen bir durum söz konusu...

Yani bu belgeler içi boş şeyler değil dedikodu barındırsa dahi...

Dolayısıyla ciddiyetten uzak değerlendirmeleri de boşa çıkar...

Ciddiyeti gözardı edilemez, dikkatli takibi ve analizi gerektirir...

ABD kendisini Yenilmez Armada olarak görebilir gayet doğaldır...

Ama başkalarının bu inanması safça bir yaklaşımdır...

Anlayacağınız Kral çıplak...

Hal böyle olunca siyasi cenahın hükümet kanadında her kafadan bir ses çıkması nahoş bir durumdur...

Anamuhalefet balıklama dalmış ve nahoş duruma katkı sağlamıştır...

En sağlıklı yaklaşım "Bekleyelim eteklerindeki taşları döksünler" yaklaşımı olmuştur...

Bir de MHP Genel Başkanı temkinli yaklaşımı elden bırakmamıştır...

Zira bu sızdırmalar dipsiz bir kuyu olmanın yanı sıra arkasından ne geleceği tam olarak hiçbir zaman kestirilemeyecek bir muhteviyatı havi olması muhtemeldir...

Sızdırmayı gerçekleştirenlerin maksadını geriye kalan kesim iyi okuyamadığı için değerlendirmeleri de içi boş olmaktan öteye gitmemektedir...

Bir de İsrail parmağı diyorlar...

Eğer bu bilinçli bir söylem ise rahatsızlık oluşturur karşı tarafta, değilse devlet idaresindeki bazıları bakış açılarını halen genişletememiş demektir...

Bu durumda en iyisi sessiz diplomasidir...

Evet ABD'nin Yenilmez Armada gibi görülmesine veya kendisini öyle görmesine gelince...

Tabiatın basit bir kuralı var...

Yaratılan her şeyin zayıf bir yanı mutlaka vardır...

En güçlü olduğunu vehmettiğin anda zayıflık emarelerini göstermeye başlamışsın demektir...

ABD'nin başına gelen de budur...

Bugün düşmanı en çok olan ülke hangisi diye dünya devletlerini sıralamaya tabi tutsanız ABD birinciliği açık ara alır...

Dolayısı ile sızdırmalar bize göre ABD'ye rağmen olmuştur...

Ama paylaşım başladığı andan itibaren ise ABD yeni bir strateji geliştirmek durumunda kalmıştır...

Mahremiyetine girildi ve gizleyemediği kısımları kabullenerek bütün dünya nezdinde devletleri bilgilendirdi...

ABD'nin politikası üzerine dikkatli gözlemler yapanlar bilirler ki ABD geç de olsa işlediği suçu ve hatayı eninde sonunda kabul eder ve özür diler ve yoluna da devam eder...

Bu husus kendi değerlerine de ve inançlarına da uygundur...

Bir nevi günah çıkarma...

Kirlerinden arınır ve yeni kirlere doğru yelken açar...

Düşünsenize yeni dünyanın asıl sahipleri olan kızılderililer dahil daha nicelerinden özür dilediler...

Barack Obama'nın ABD'nin siyahi tonları ağır basan bir melez olarak başkanlık koltuğunda oturması bile bir nevi özür değil midir???

ABD diplomasisi; ABD Hükümet çevrelerinin sızmasını engelleyemediği belgeleri kabullenme, muhatapları bilgilendirme ve özür nevinden mahcubiyetlerini ifade etmesine rağmen ağır bir yara almıştır...

Öncesi ve sonrası literatürüne artık bir de Wikileaks'ten önce ve Wikileaks'tan sonra diplomasi diye yeni bir kavram ve algı girmiştir...

Diplomatik çevrelerde sessizliğin ve söyleneceklere daha çok dikkat edilmesi gereken, dedikodu kazanlarının daha farklı kaynatıldığı yeni bir sürece girdik...

ABD'li diplomatlar açık ve kapalı bilgi kaynaklarını yoklarken mahcup bir eda ile etrafını süzmek zorunda kalacaklar...

Bizim asıl merak ettiğimiz bu mahcubiyetin ABD dış politikasına nasıl yansıyacağıdır...

Diplomatlar ve diplomasi yeni ve farklı sulara doğru artık yelken açabilir...